Jess'in oyunları

20 3 0
                                    

Ben şok içinde Jess'e bakarken hala sarmaş dolaş birbirimize sarılıyorduk. O koca gözlerinin göz kapakları açılır gibi oldu. İyice yaklaştı ve öpmeye başladı. İster istemez gözlerim kapandı ve karşılık vermeye başladım. Pempe dudaklarına karşılık vermemek imkansızdı. Soğuk elleriyle göğsüme dokunmaya başladı. Yavaş yavaş boynuma yükseldi ve boynumun arkasından sıkıca sarıldı. Bırakmak istemiyordu. Yatağın içinde hafiften kıpırdamaya başladı ama beni bırakmıyordu. Beni alt kısmına alıp üzerime çıktı. Hala bırakmamıştı. Yavaşça ince, bembeyaz beline dokunmaya başladım. Teni yumuşak ve pürüzsüzdü. Ellerimi yavaş yavaş belinde gezdirirken yukarı doğru çıkıyordum. Kalçasını yavaş yavaş üzerimde kıpırdatıyordu. Sütyenine geldiğimde, içimde kelebekler uçuşuyordu. Sütyeninin kilidini açacağım sırada telefonum çalmaya başladı. Öpüşmeyi bırakmış telefona doğru bakıyorduk. "Lütfen devam et" dedi. Gözlerinin içine baktım ve dudaklarına yapıştım. Yüzüme düşen saçlarını tutup kafasının arkasına doğru çektim. Telefon araması durmuştu ki aradan bir kaç saniye sonra WhatsApp'tan arama geldi. Jess "Ah, ciddi misin" diyerek doğruldu. Telefona doğru ilerledi, "demek sen" dedi. Hiç beklemediğim şekilde çağrıya yanıt verdi. Ardından Mia'nın sesinden "bu da ne" sesi yükseldi. Jess "merhaba tatlım" diye karşılık verdi ve yatağa doğru atladı. Kamerayı ikimizi çekecek şekilde çevirdi. Saklanmaya çalıştım ama nafile. Mia'nın gözünden yaş damlaları süzülüyordu. Ardından da saf bir kızın ağzından çıkabilecek kötü kelimeler döküldü. Çağrı kapanmıştı. Jess yanımda gülüyor ve bu kulaklarımda çınlıyordu. Sanırım şoktaydım...

Kendime geldiğimde Jess "dün gece harikaydı" dedi. Dün gece bir şeyler yaşadığımızı sanıyordu. Ayağa kalktım. Kusmuk içindeki kıyafetimi aldım ve dün gece hiçbir şey yaşamadığımızı belirttim. "Utanmana gerek yok bence gayet iyidin" diye karşılık verdi. Hiçbir şey hatırlamadığına rağmen yorum yapıyordu. Sinirden çılgına dönmüştüm. Telefonumu aldım ve hiçbir şey demeden orayı terk ettim. Hızlıca eve koştum ve içeri girdim. Annem o sırada mutfakta yemeğimi hazırlıyordu. Odama çıktım. Kıyafetlerimi değiştirdim. Hiçbir şey olmamış, sanki gece evdeymiş gibi aşşağıya indim. Annem farkında değildi. Yemeğimi yedim ve Kevin'i aradım. Buluşmak için ortak bir nokta belirledim...

Kevin'le buluştuğumuzda berbat gözüktüğümü söylemişti. Hemen bir yerlere oturduk. Dün gece yaşanan olayları bir bir anlattım. Biliyordum ki Jess bu gece yaşadığını sandıklarını anlatmadan durmayacaktı. Kevin'den yardım istiyordum. O ise kahkaha atıyordu. O an anladım ki yapacak bir şey yoktu. Okula gidip bugün yaşananlara katlanmaktan başka çarem yoktu...

İlk 3 ders hiçbir ses çıkmamıştı. Sürekli ne olacağını düşünmekten derse odaklanamıyordum. Bugün cuma olduğu için derslerimiz öğlen arasına kadardı. Yani 5. Dersten sonra okuldan çıkacaktık. 4. Derste Jess bombayı patlatmıştı. Aptal arkadaşlarına da dün gece olduğunu sandıklarını anlatmıştı. İnanmayan arkadaşlarına da isterseniz Mia'ya sorun demişti. Benim bunlardan haberim daha sonra olacaktı. Ders bitmişti, çantamı topluyordum. Her zamanki gibi koridordan sesler geliyordu. Kevin ne oluyor diye baktı ve koşmamı söyleyerek beni çağırdı. Seslerin geldiği yere gittiğimde, anladım ki Jess'in arkadaşları gerçekten de Mia'ya sormuştu. Nasıl bu kadar aptal olabiliyorlardı. Mia'nın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Jess sinsice gülüyor,  arkadaşları ise hiçbir şeyden habersiz Mia'nın neden ağladığını düşünüyorlardı. Ben vardığımda herkes bana bakıyordu. Mia dışında herkes gülüyordu. Mia üzerime doğru koşup göğüsümü yumruklamaya başladı. Ben ise donmuş bir şekilde ona bakıyordum. Senden nefret ediyorum diye bağırıyordu. Bir kaç saniye sonrada gitti zaten. Jess yüzüme bakıp şeytan gibi gülüyordu. Mia yıkılmıştı. Ben ise vicdan azabı çekiyordum...

Biraz hava almak ve kafa dinlemek için ilk duran otobüse bindim. Boş bir koltuğa geçtim. Kulaklığımı taktım ve kafamı cama yasladım. Yüzüm asıktı. Nasıl asık olmasın ki? Jess'in oyunlarına gelmiş, Mia'yı üzmüştüm. Otobüs kalkmadan önce yanıma bir kız oturdu. Okulda görüyordum ama kim olduğunu bilmiyordum. Çok fazla göze gözükmüyordu. İlginçti. Dikkat çekiciydi ama o sırada hiçbir şey umrumda değildi. Biraz sonra otobüs kalkmıştı. Biraz kıpırdadıktan sonra kulaklığımın birini çıkarıp kendi kulağına taktı. Hiçbir şey demedim. Üzgün olduğum her halimden belliydi. Yüz ifadem, dinlediğim şarkılar. Bir süre sonra sahiplenci ve merhametli bir şekilde elini omzuma attı. Beni o kadar rahatlatıyordu ki anlatamıyorum. Tüm düşüncelerim sanki ruhumun içinde sökülüp alınıyordu. Biraz sonra kafamı camdan çektim ve onun omzuna yasladım. Sanki birbirimizi yıllardır tanıyor gibi davranıyorduk. Gözlerimi kapamış şarkılar dinliyor, hafızamdaki güzel anıları gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordum ama kum gibi dağılıyordu ellerimden...

Gözlerimi onun uyarısı ile açmıştım. Sıcak bir gülümseme ile yüzüme bakıyordu. İnmek zorunda olduğunu belirtti. Ayağa kalktım. Sıkıca sarıldım. İçimdeki acıları dışarı atıp hayata bağlanmaya çalışıyordum... Çalışıyordum...

DoğaüstüWhere stories live. Discover now