50.BÖLÜM

143K 5.2K 1.4K
                                    

50. BÖLÜM

Ben ona sarılınca kısa bir an kanlı elleri kaskatı bir şekilde bekleyerek sarılmadı bana ama sonra o da kollarını doladı. Ellerindeki kan üzerime bulaşmasın diye dokunmadı ama hiç. Benim hıçkırıklarım kesilene kadar bırakmadı beni, sonra usulca geri çekildi.

"Bugün çok fazla kötü şeye şahit oldun," dedi. Göz bebekleri suçlulukla titriyordu bana bakarken ama etrafını çeviren mavi halkalar başka duygularla alev alevdi. "Hiçbirini görmemen gerekiyordu ama... gördün işte." Sonra hafifçe çattı kaşlarını. "Beni dinlemeliydin," dedi ama sanki tam tersini söylüyordu. Sanki iyi ki geldin der gibiydi. "Gelmemeliydin."

İçli bir nefes çekerken bileğime sardığı kemer yüzünden acıyan bileklerimi ovdum düşünmeden. Gözleri hemen bileklerime kaydı ve dişlerini sıktı. Elleri bileklerime uzandı ama dokunmadan durdurdu kendini.

"Yine canını yakan ben oldum," dedi. Kendine olan öfkesi başka kimseye olan öfkesine benzemiyordu. Daha sessiz ama çok daha kuvvetliydi.

Hemen ellerimi bileklerimden çekip iki yana salladım hızlı hızlı, bir yandan da yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım. Kemeri belinden çıkarırken travmalarım beni nefessiz bırakmamış, masanın bacağında bağlıyken canım hiç yanmamış gibi gülümsedim.

"Hayır hayır acımıyor," diye yalan söyledim. Bir de bunun için kendini suçlu hissetsin istemedim çünkü o an. "Gerçekten-" derken Ayaz bağırarak susturdu beni.

"Kes şunu!" Susup gözlerine baktım şaşkın şaşkın. "Ben üzülmeyeyim diye kendi acılarını, korkularını geri plana atıp durma artık Gamze..." dedi sonra yorgun bir şekilde. "Yapma, bu canımı daha çok yakıyor."

"Ayaz ben..." diyerek ona doğru bir adım attım ama ellerini iki yanında yumruk yapıp geri çekildi bir adım.

"Eren seni evine bıraksın," dedi. Bir adım önümdeydi ama sesindeki uzaklık ürküttü beni. Gözlerini yerde yatan babasına çevirdi nefretle. "Benim burada işlerim var."

Bizi gönderip yarım kalan işini bitirir diye endişeyle bir Eren'e bir Can'a baktım ne yapacağımı bilemeyerek. Can gelip Ayaz'ın yanında durdu benim bakışlarımı fark edip.

"Ben de seninle kalayım," dedi Ayaz'a. Ayaz kal demedi ama itiraz da etmedi. Gözlerini babasından çekmeden, "Ambulans çağır," dedi sadece. "Bu kadar kolay gebermesin şerefsiz."

Eren ile birlikte odadan çıkarken titreyen bacaklarım geri geri gidiyordu. Onu orada bırakmak, o ruh haliyle bir başına bırakmak içimde koca bir boşluk oluşturuyordu attığım her adımda.

Eren'in arabasına binerken dişlerimi sıkıyordum yine ağlamamak için. Ayaz'ın annesini ve yaşadıklarını aklımdan çıkaramıyordum. Kendimi sürekli onun yerine koyuyordum ve yaşadığı korkuyu, çaresizliği ve Erdal ile geçirdiği günlerde çektiği acıyı düşünüp mahvoluyordum.

Ayaz... Babasının aklına girmesi ile annesini öldürmüştü. Şimdi ise annesinin onu korumak için gittiğini öğreniyordu. Bu bilginin hissettirdikleri ile nasıl yaşayacaktı? Nefesim daralır gibi oldu bir an.

"İyi misin?" diye sordu Eren. Başımı yasladığım camdan çekip telaşla bir bana bir yola bakan Eren'e döndüm.

"Siz Ayaz'ın geçmişi ile ilgili ne biliyorsunuz?" diye sordum onun sorusuna cevap vermek yerine. Ayaz herkesin geçmişini biliyordu, diğer herkes birbirinin yaşanmışlıklarını ve bu zehire başlama sebeplerini biliyordu. Peki Ayaz'ın yaşadıkları?

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin