30. BÖLÜM

207K 4.2K 831
                                    

30. BÖLÜM

Altın Vuruş garip bir yerdi. Orada bulunma amacınıza göre bazen bir ev kadar rahat, bazen bir sığınak kadar güvenli bazen de ürkütücüydü. Ayaz ile birlikte içeri girdiğimiz anda ne rahattım ne de güvenli hissediyordum. Neden gelmiştim ki? Gelmemem gerekiyordu. Ayaz daha önce yanımda iki kez kullanmıştı bu zehri. İlki ilk tanıştığımız gece benim ağzımdan alıp yuttuğu minik bir haptı. Bünyesinde oluşturduğu etkiyi o gece anlayamamıştım, hatta hiçbir şey olmamış gibiydi. Sonrasında beni evime bile bırakmıştı. Bana içirmeyi düşündüğü için ağır bir hap olmadığını bu yüzden onu çok etkilemediğini tahmin edebiliyordum sadece. İkincisi arabada kullandığı zehirdi ve yaşadıklarımızı tekrar düşünmek bile boğazımı kurutuyordu. Tüm bunları bile bile  hiçbir şey hissetmiyormuşum gibi rol yaparak Ayaz'ın yanında girdim Altın Vuruş'a.

Can ve Doruk bizden önce gelmişlerdi; biz pansuman falan yaparken oyalanmıştık ama yine de bizden önce gelebilmiş olmalarını garipsedim. Anıl'ı bir hastanenin önüne atıp gelmiş olabilirler miydi acaba? Onlardan beklerdim. Bir an yanlarına gidip sormayı düşündüm ama Ayaz'ın buna vereceği tepkiyi düşünerek bunu yapmaktan hemen vazgeçtim.

Eren de buradaydı. O da Can ve Doruk gibi okulu ekmişti bugün demek ki. Engin zaten hep buradaydı, barı o işletiyor gibi bir şeydi aslında ama bugün diğer günlerden daha farklıydı. Ayaz'ın arkadaşları dışında hiç kimse yoktu. Gündüz olduğu içindi belki ama içimde bugünün bir özelliği olduğuna dair bir his oluştu ve burada olmamam gerektiği hissine tekrar kapıldım.

Bar tezgahının yanındaki kapıdan Ece çıktı bir anda. Yüzünde düşünceli bir ifade ile çıktığı kapıyı kapattıktan sonra beni gördü. Beni görünce iri gözleri açıldı ve dalgın ifadesinin yerini bir gülümseme aldı.

"Gamze!" diye cıvıldayıp hemen yanıma geldi ve sarıldı. Ece'yi her gördüğümde içimi bir hüzün kaplıyordu. Öyle hayat dolu ve cıvıl cıvıldı ki hayatını mahveden bu zehrin esiri olmasını kaldıramıyordum. Ben de ona sarıldım hemen.

Geri çekilip Ayaz ile ikimize baktı sırayla. "Bugün herkes okulu ekmiş gibi görünüyor," dedi. Sonra bakışları Ayaz'ın yüzüne döndü ve kaşlarını çattı. "Yoksa Gamze de-" derken Ayaz Ece'nin sözünü kesti.

"Hayır Ece," dedi sert bir şekilde, tersler gibi. "Bugün sen de kullanmayacaksın," diye devam ettiğinde Ece'nin yarım kalmış cümlesini anladım ve ürperdim. Yoksa Gamze de mi kullanacak?

Ece'nin yüzü düştü ve biraz da öfkelendiğini hissettim. Sanki o hiçbir zaman sinirlenmezmiş gibi geliyordu bana bu yüzden biraz şaşırdım. Yine de sadece, "Neden?" diye sordu huysuzca.

"Gamze ile birlikte bizden en uzak masaya oturun," dedi Ayaz emreder gibi. Benden uzak kalıp beni başka bir yere göndermek de istemiyordu o zehirden uzak kalmak da istemiyordu. Ben de bir aptal olduğum için çekip gitmek yerine beni ve zehri hayatında aynı anda tutmasını sessizce izlemekten başka bir şey yapmıyordum.

Ece her ne kadar erkeklerin olduğu zehirli masaya katılmak istiyor olsa da benimle birlikte takılacağı için de bir o kadar istekli görünüyordu. Bu yüzden biraz surat assa da hemen Ayaz'ın söylediğini yapıp elimi tuttu ve beni her zaman oturdukları L şeklinde koltuğu olan masadan en uzak masaya doğru çekiştirdi. Ne kadar uzaklaşmış olsak da hâlâ kısmen de olsa onları görebiliyorduk ama çalan müzikten dolayı artık onları duyamıyorduk.

Ayaz yanlarına gittiğinde erkeklerin hepsi gözlerini Ayaz'a diktiler; gözlerinde beklentili bir heyecan vardı. Ayaz cebinden bir anahtar çıkarıp Eren'e verdi ve bir şeyler söyledi. Eren Ayaz'ın uzattığı anahtarı alıp masadan kalktı. Gözlerimi Ayaz'dan ve masadan ayırıp Eren'i takip ettim. Aşağı inen basamakların yanındaki koridora girdi ve gözden kayboldu.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin