4. BÖLÜM

321K 6.4K 1.5K
                                    

4. BÖLÜM


Anlattığı derse ara verip ona bakan hoca da dahil kimseye bakmadan duvar tarafındaki sıralara doğru ilerleyip en arka sıraya geçip oturdu. Tek omzuna astığı siyah çantasını sanki bir alışkanlık olarak yanında taşıyormuş gibi sırasının üstüne bırakıp arkasına yaslandı.

Tüm bu süreç boyunca gözlerim hipnotize olmuşum gibi ona takılıp kalmış, onun her hareketini izlemişti. Soluk mavi gözleri yorgun ve boş bakıyordu; gözlerini tahtada bir noktaya dikmişti ama dersi dinlemek ister gibi değil de başka gözlerin olmadığı tek nokta orası olduğu için oraya bakmaya mecburmuş gibiydi bakışları.

Sınıfın kapısını çalmadan, geç kaldığı için hocadan özür dilemeden yerine geçip oturduğu için hocanın azarlayacağını ya da bir şeyler söyleyeceğini düşünmüştüm ama Serkan hoca hiçbir şey söylemeden dersi anlatmaya devam etmişti. Sanki sınıfa kimse gelmemişti.

Eğer sınıfa ilk girdiğinde hoca durup ona bir bakış atmamış olsaydı zihnimin bana bir oyun oynadığını ve olmayan kişileri gördüğümü düşünerek psikolojik sağlığımdan şüpheye düşecektim. Neden varlığı yok sayılmıştı? Neden normal bir öğrenci gibi davranmamış, neden ona normal bir öğrenciye davranıldığı gibi davranılmamıştı?

Omzumun kenarından tekrar ona baktım. Birinin gözlerini dikmiş onu izlediğini fark etmiş gibi tahtaya odakladığı donuk gözleri bir anda gözlerime çarptı; bakışları karşısında darbe yemişim gibi afallasam ve refleks olarak gözlerimi kaçırma ihtiyacı hissetsem de beni görünce ne tepki vereceğini görebilmek için gözlerimi gözlerinden ayırmadan durmayı başarabildim.

Sanki tahtaya bakarken mavi gözlerinin kıyılarına vuran ufak ufak dalgalar vardı da o gözler bana döndüğünde o dalgalar sessizleşmişti. Kendimi hareketsiz bir denize bakıyormuşum gibi hissettim. Gözlerinde koca dalgalar görseydim kızgın derdim belki ya da kıyıya vuran sakin dalgalar görseydim düşünceli derdim ama şimdi ne hissediyordu, ne düşünüyordu göremiyordum.

Gözleri gözlerimde birkaç saniye durduktan sonra tekrar tahtaya döndü. Beni görünce gülücükler saçarak heyecanla elini sallamasını beklememiştim elbette ama en azından şaşırabilirdi. Ya da beni tanıdığına dair bir tepki gösterebilirdi. Belki de ben onun hayatında sonradan gördüğünde tanıyabileceği kadar bir iz bırakmamıştım. O tek bir gecede benim hayatımda anlamsızca koca bir yarık açmıştı oysa.

Ders biter bitmez yanına gidip konuşmak istedim ama dersin sonlarına doğru başını sıraya koyup uyumuştu ya da uyuma numarası yapmıştı bilmiyordum ama günün geri kalanında başını sıradan bir daha hiç kaldırmadı.

Ben de onunla konuşma planımdan bugünlük vazgeçip Çınar ile birlikte okulu gezdim. Çınar birçok arkadaşı olan, herkes ile iyi anlaşan ama hiç samimi arkadaşı olmayan bir çocuktu. O yüzden onu arkadaşlarından alıkoymuş gibi hissetmediğim için onunla gezerken rahat hissettim kendimi.

Çınar'a ayrıntılar vermeden annemin yeniden evlendiğini bu yüzden bu okula geldiğimi söyledim o da bu konu hakkında fazla soru sormadı ve yine beni güldürecek espriler yaparak günümü kurtardı.

"Eve nasıl döneceksin?" diye sordu merdivenleri inerken. Okulda ilk günüm nihayet bitmişti. Çınar'ın sorusu büyük bir problemim olduğunu hatırlattı bana, evet eve nasıl dönecektim? Şimdi güzel bir yalan bulmam gerekiyordu.

"Sabah taksi ile gelmiştim ama fazla param kalmadı," dedim. Umarım özel okullarda otobüse binen öğrenciler çok garip karşılanmıyordu. "Otobüs ile dönmeyi düşünüyorum ama yardımcı olabilir misin?"

Çınar gülüp, "Daha iyi bir fikrim var," dedi. Yüzüne merakla ve biraz da şüpheyle bakarken o oldukça heyecanlı görünüyordu. "Takip et beni."

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin