15. BÖLÜM

296K 5.6K 992
                                    

15. BÖLÜM

Daha fazla utanmak istemediğim için Ayaz'ın beni sınıftan dışarı çıkarmasına karşı gelmedim. Bileğimi sanki kaçacakmışım gibi saran parmakları öyle güçlüydü ki beni ne kadar sıkı tuttuğunun farkında bile değil gibiydi.

Sınıftan çıktığımız anda ayaklarımı sertçe yere bastırıp onun da durmasını sağladım. Kelepçe gibi sıktığı parmaklarını kendi gücümle kurtarabilme şansım olmadığı için bileğimi çekmeyi denemedim bile. Canımı daha çok acıtmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

Neden durduğumu anlamak için yüzüme baktığında gözlerimle bileğimdeki elini işaret edip, "Bileğimi bırak," dedim. Sert ifademi korumaya çalışıyordum. 

"Bırakırsam benden kaçarsın," dedi dümdüz bir sesle. "Daha fazla kaçmana izin vermem!"

Söylediği cümle kalbime bir anlık geçici kanatlar taksa da afallamadan durabilmeyi başardım. Onu dinlemek istemiyordum. Ona açık ve net bir şekilde ona âşık olduğumu söylediğimde bizim bir ilişkimiz olamayacağını îma etmişti. Bu saatten sonra kararını değiştirmişse bile artık çok geçti.

"Seni dinlemek istemiyorum," dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. Bileğimi tutan parmakları kasıldı ve canımı yaktı ama bilerek yapmadığını düşünüyordum. Bir çeşit refleks gibiydi. Canı yanan birinin bir şeye tutunması gibiydi.

"Dinleyeceksin!" Siyah göz bebeklerinin etrafını saran mavilik bir ateş çemberi gibi görünüyordu. Beni bırakmayacaktı.

"Canımı yakarak mı konuşacaksın benimle?" diye sorduğumda bir şey anlamayarak kaşlarını çattı. "Kolumu bırak," diye açıklama yaptım.

Gözlerini bileğimi saran parmaklarına indirdi ve beni ne kadar sıkı tuttuğunu yeni fark etmiş gibi parmaklarını hemen gevşetti ama bileğimi tutmaya devam etti. Bunu fırsat bilip gevşek parmakları arasından kolumu hızla çekip göğsünden ittim. Beklenmedik hareketim karşısında sırtı duvara çarptı. Ben de koşarak merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Arkamda Ayaz'ın ayak seslerini duyunca içimde bir panik oluştu ve merdivenleri dikkatsizce inmeye devam ettim; düşmemek için trabzandan tutunarak iniyordum. Ayaz'ın bana iyice yaklaştığını duydukça içimdeki panik hissi büyüdü ve ayaklarım artık birbirine dolanmaya başladı.

İnmem gereken son üç dört basamak kalmışken arkamdan Ayaz'ın kolu belime dolanarak beni bedenine çekti ve ayaklarım yerden kesildi. Sırtım göğsüne yaslandığında bedenim bir an dondu kaldı.

Belime sardığı kolu midemde öyle bir telaş yarattı ki kusacağımı sandım bir an. Kalan basamakları benimle birlikte inerken iki elimle birden belimdeki koluna tutundum ve kolunu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Kalbim bile nefesini tutmuştu.

"Bırak beni hemen!" dedim telaşla. Sesim utanmama sebep olacak şekilde nefes nefese çıktı.

Merdivenleri iner inmez Ayaz beni yere bıraktı ama uzaklaşmama izin vermeden hemen kolumdan tuttu yine.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye patladım hemen ve bu kez canımın acıyıp acımayacağını düşünmeden kolumu çekmeye çalıştım. "Bana nasıl dokunursun? İğrenç, pislik, hayvan herif!"

"Çocuk musun sen?" Benim sözlerimi yok saydı kendi öfkesini öne çıkararak. "Niye koşuyorsun?"

"Sana ne?" diye yükseldim bir kez daha. "Peşimden koş diyen oldu mu sana?"

"Laflara bak," dedi küçümser bakışlarla. "Çocukluğunda da böyle mi kavga ederdin?"

Sinirle kolumu tekrar çekiştirdim elinden kurtulabilmek için ama fayda etmedi. "Aynen çocuğum ben," dedim çileden çıkmış bir halde.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin