Yanıma gelince hiç durmadan kolumdan tutup beni geri arabaya doğru götürmeye başladı sonra. "Yürü!" dedi sertçe ben direnmeye çalışınca.

"Kolumu bırakmazsan çığlık atarım," deyince olduğu yerde durdu ama bırakmadı kolumu, sonra yüzüme dikti sabrı taşmış öfkeli gözlerini ve bekledi. "At hadi," dedi. "Bu bok çukurunda senin çığlığını umursayacaklarını mı düşünüyorsun!?"

Sinirle bağırınca küçüldüm karşısında. Beni korkuttuğunu görünce dişlerini sıkarak derin bir nefes alıp verdi gözlerini yumarak.

"Bak," dedi sonra daha sakin bir şekilde. "Buraya kadar gelmen zaten çok tehlikeli ama madem geldin sözümü dinle. Geç arabaya beni bekle."

Sessizce onu dinledikten sonra, "Bitti mi?" diye sordum yüzüne bakarak. Böyle bir karşılık beklemiyor olacak ki şaşırıp kaşlarını çattı önce. Sonra, "Bitti," dedi.

"Siz girdikten sonra peşinizden gelmem mi daha güvenli olur yoksa seninle birlikte olmam mı?" diye sordum hiç ifademi bozmadan. İsterse beni zorla arabaya kilitlesin bir yolunu bulup o arabadan çıkar yine de peşine takılırdım.

Sabır dilenir gibi gökyüzüne baktı. Kolumu bırakıp, "Yürü!" dedi yine sertçe ama bu kez geldiğimiz yönü işaret ederek. O mekâna meraklı olduğumdan ya da kavga gürültü sevdiğimden değildi bu ısrarım. Kimseyi koruyabilecek biri değildim ama Ayaz'ın daha sonra kendini daha kötü hissedecek şeyler yapmasına engel olabilirdim.

Ayaz ile yan yana diğerlerinin yanına gittik. "Toplanın!" diye seslendi Ayaz bir lider havasıyla. Eren, Can, Engin ve Doruk hemen toplandılar Ayaz'ın karşısında.

"Plânı anlatıyorum," dedi Ayaz. Issız bir sokakta olduğumuz için Ayaz'ın sesi biraz yankı yapıyordu. "Engin ve Doruk, ikiniz ön kapıdaki iki güvenlik görevlisini halledeceksiniz." Engin ile Doruk başlarıyla onayladılar hemen Ayaz'ı.

"Eren ve Can, siz benimle birlikte arka pencereden gireceksiniz." Ayaz böyle söyleyince binaya baktım. "Tırmanabilirsiniz değil mi?" diye sordu.

Eren ve Can arkalarına dönüp binaya baktılar benim gibi. İlk katın pencereleri demirliydi ancak diğer katlarda demir yoktu. Çok yüksek sayılmazdı hatta biraz zorlansam da ben bile tırmanabilirdim.

"Tırmanırız," dedi Can hâlâ pencereye bakarken. Eren ise alayla güldü. "Elimi uzatsam pencereyi bile açarım."

"Güzel," dedi Ayaz memnun olarak. "Ben Erdal pezevenginin odasına girdiğimde siz merdiven başlarını kollayacaksınız." Sonra bana döndü. "Sen de benim yanımda duracaksın ama uzaklaş dediğimde lafımı ikiletmeyeceksin," dedi. Başımı salladım hemen. Ayaz benim onayıma inanmamış olacak ki, "Senin canını yakamam ama başkanlarının canını yakabilirim," dedi. " Yeterince açık oldu mu?"

Beni dinlemezsen senin yüzünden başkalarının canı yanar demek istiyordu, endişelensem de başımı salladım tekrar, "Anladım," diyerek.

"Kimseyi öldürmeyin," diye tembihledi sonra diğerlerini. Hepsinin gözlerinin içine baktı tek tek. "Siz katil değilsiniz olmacaksınız da tamam mı? Dikkatli olun."

İçimi acıttı Ayaz'ın bu sözü. Keşke birileri de Ayaz'a söyleseydi bu sözü. Eline bir tabaca tutuşturup öldür demeselerdi de sen katil değilsin olmayacaksın da deselerdi.

Hepsi aynı anda tabancalarının sürgülerini çekince çıkan sesten ürktüm. Doruk ve Engin binanın ön tarafına doğru giderlerken biz de tırmanacağımız pencereye yaklaştık.

"Açabilecek misin pencereyi?" diye sordu Ayaz Eren'e.

Ayaz'ın sorusu üzerine Eren cebinden bir alet çıkardı. "Merak etme," diye güvence verdi.

ZEHİR (1)Where stories live. Discover now