Can yer yer yüzünü ekşitip yer yer azarlandığı için telefonu kulağından uzaklaştırarak Ayaz ile konuştuktan sonra telefonunu bana uzattı.

Can ile konuşurken ve aklımdan geçirirken ne kadar cesur ve başına buyruk olsam da telefonun diğer ucunda sinirden köpüren bir Ayaz olduğunu bilmek biraz korkuttu beni. Çekinerek telefonu kulağıma yasladım. 

"Efendim Ayaz?"

"Sen. Buraya. Gelmeyeceksin. " dedi her bir kelimeyi tek tek bastırarak. "Nokta."

Her ne kadar korkup tamam sen ne dersen o diyecek kadar sesinden korkmuş olsam da kısa sürdü bu korkum, hemen üste çıktım ve ben tehdit ettim onu korkmasını umarak.

"Nerede olduğunu bildiğimi biliyorsun Ayaz eğer Can'ın getirmesine izin vermezsen taksi ile gelirim hatta planını bozar içeri girmeye çalışırım!"

Tehditim onu korkutmadı, kudurttu.

"Öyle bir şey yap bakalım burada nefes alan canlı bırakıyor muyum!?" Telefona kükreyince yüzümü ekşitip çıkardığım kedi tırnaklarımı geri çektim. "Buraya gelirsen planı falan yok sayar karşıma çıkan herkesi gebertirim Gamze! Herkesi!"

Tehdit etmek işe yaramadığı için B planıma geçtim. Ayaz'ı tam anlamıyla tehdit edemiyorsan hiç tehdit etmeye çalışmamalıydın, bunu aklımdan çıkarmamalıydım.

"Ayaz lütfen," diye sesimi yumuşatıp yalvarmaya başladım. "Geleyim arabada beklerim sizi," diye devam ettim. "N'olur? Ayaz?"

Sesli bir şekilde nefes alıp verdi telefonun diğer ucunda. Şu an saçlarını karıştırarak olduğu yerde sıkıntıyla dolaştığına emindim. Belki de sinirden vuracak bir şeyler arıyordu.

"Arabadan dışarı başını bile uzatmayacaksın," dedi sonunda. "Anlaşıldı mı?"

"Tamam!" dedim daha fazla kavga etmeden ikna olduğu için rahatlayarak. Sonra telefonu Can'a geri uzattım. Can da Ayaz'ı son kez dinleyip, "En fazla yirmi dakika... Tamam!" diyerek kapattı telefonu.

Ayaz ile geçen gün geldiğimiz binanın arka sokağına girerken önce Ayaz'ın arabası ile Eren'in Jeep'i görüş açıma girdi, sokağın içinde ilerledikçe arabaların arkasında Ayaz'ı ve arkadaşlarını gördüm. Lise öğrencisinden çok tehlikeli bir çete gibi görünüyorlardı şu an bu ıssız sokakta.

Eren duvara yaslanmış, elindeki tabancanın anlamadığım bir ayarları ile uğraşıyordu. Engin avucunda tuttuğu mermileri tek tek şarjöre yerleştirirken, Doruk çoktan doldurduğu şarjörünü kabzasına sokuyordu. Ayaz da arkası bize dönük onlara bakıyordu; beline taktığı tabanca ceketinin altından biraz da olsa görünüyordu.

Hepsinin silahlı olması beni öyle tedirgin etti ki Ayaz'ın arabasının arkasında durduğumuzda gerçekten Ayaz'ın sözünü dinleyip arabadan çıkmamayı düşündüm. Sadece bir an...

Can emniyet kemerini çözerken, "Sende de tabanca var mı?" diye sordum. Can Ayaz'ın arkadaşları içinde en sakin ve masum olanıydı bana göre. Tipine de bir silah yakıştıramıyordum hiç zihnimde.

Bana cevap olarak torpidodan bir tabanca aldı Can ve elinde dengelerken yan yan bana baktı. "Arabada bekle," dedi o da Ayaz gibi. "Kapıları üstünden kilitleyeceğim. Biz gelene kadar-" derken kapımı açıp dışarı çıktım. Arkamdan, "Gamze!" diye seslendi ama duymazdan geldim.

Ben Ayaz'a doğru yürürken Can da hemen arkamdan yetişti, ayak seslerimizi duymuş olacak ki Ayaz arkasını döndü. Beni görünce o da bize doğru yürümeye başladı, yüzünde şeytanlar dolaşıyordu adeta.

Yürümeye devam ederken işaret parmağını Can'a doğrultup, "Seninle sonra görüşeceğiz," diye tehdit etti. "Tutamadın mı çeneni?"

Can yüzünü astı hemen. "Nerede olacağımızı biliyormuş zaten Ayaz. Benim bir şey söylememe gerek kalmadı, " diye kendini savundu. Ayaz azarlaması gereken kişinin Can olmadığını anlasa da yine de yanından geçip bana gelirken ters ters baktı çocuğa.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin