• Twenty Nine

En başından başla
                                    

"Onlar geliyorsa eğer, tek başıma ayakta duramam. İttifak istiyorum Jeon Jungkook."

En sonunda gözlerinde ki kararlılık yerini aldı ve kendinden emin bir şekilde Jeon'a baktı. İki çete de şaşkınlık içinde konuşmaya başladığında Jungkook'un omuzları dikleşmişti. Dişlerini neredeyse kıracak kadar sıktı ve bir kez bile düşünmeden ağacı geçip, Namjoon'un yakalarını sertçe kavradı.

İri bir bedeni olsa da, Jungkook karşısında yaprak gibi savrulup onun kendisini çekmesine engel olamamıştı. Baem panik içinde silahlarına sarıldığında, aniden hareketlenen ortamla afalladı Jimin. İki çete, ezeli düşman olduklarını yeniden belirtmek ister gibi küfürler yağdırıp silahlarını savuruyordu. Jimin o ana kadar tereddütle izliyordu Jungkook'u, istemsizce korkmuş birkaç adım yaklaşmıştı sevgilisine,

"Bir kez ihanet eden, bir kez daha ihanet eder derdi babam. Haklıydı, bana iki kez ihanet ettin!"

Taehyung, telaşla Jungkook'a baktı Seokjin'den uzaklaşırken. Onunla geçirdiği vakitten öğrendiği en iyi şey, Jungkook sinirlendiği zaman işlerin iyi bir yola gitmeyeceğiydi. Hiçbir zaman, hiçbir yerden geriye dönülmezdi ve şimdi.. Gözlerini ele geçiren o kırmızılık tanıdıktı.

Yaptığı hatalar ve günahlar üstüne daha fazlasını ekliyordu hep. Durmaksızın. Belinde ki silahı çıkarıp, Namjoon'un boynuna dayadı Jungkook. Bu birkaç çığlığı beraberinde getirmiş, uzun zamandır arka planda kalan Chae-rin'i titretmişti. Genç kadın panikle aralanan dudakları eşliğinde önünde kim varsa itti ve silahını çekti.

Taehyung ise ne yapacağını şaşırmış halde, Jimin ve Jungkook arasında mekik dokuyordu. Ancak, hayatında bir kez olsun birilerine sadık olmak istiyordu. Biliyordu, işleri bu raddeden sonra düzeltmek çok zordu. Hemde çok.

Genç adam kendine küfürler ederek mor saçlarını eliyle çekiştirdi ve ikilinin dibine kadar girip silahını Jungkook'a doğrulttu. O ana kadar silah çekmemiş Jimin, Taehyung'u gördüğü an dudakları alayla kıvrılmıştı. Belinde ki bıçağa elini attı ve başını iki yana sallarken üçlüye adımladı,

"Hiç uslanmayacaksın değil mi Taehyung?"

Taehyung, ağır ağır adımlayan Jimin'e hüzünle baktı. Geriye dönmek için çok geçti.

Jungkook silahı sertçe bastırdı önünde ki boyuna, gözleri kan görme arzusuyla parlarken boynunda ki damarlar belli oluyordu. Dişleri arasından tıslarken Kim Namjoon kaderine boyun eğiyor gibiydi. Ya da aklına düşen tüm günahları idi sebebi,

"Jongin gözlerim önünde öldü, aklıma her geldiğinde, boğazını deşmemek için kendimi durdurmak zorunda kalıyorum!"

Genç adam hızla başını iki yana salladı ve koca bir kahkaha patlattı. O sırada neredeyse her şey birbirine girmiş, adeta savaş çıkmak üzereydi. İki çete de sınıra dayanmış, tek bir işaret bekliyordu saldırmak için, hepsi birbirlerinin üstüne eğiliyordu.

Jungkook, daha fazla kendine engel olamadı ve silahın kabzasını Namjoon'un suratına geçirdi. Chae-rin panikle çığlık attığında, sıçrayan kanla irkilmişti Taehyung. Bir yandan da sürekli Park Jimin'i kolluyordu. Jungkook, burnu kanla kaplanmış adamı yeniden kendine çevirdi ve tüm deliliğini gözlerine yansıttı,

"Ama merak etme, ben sabırlıyım. Zaafını bulduğum an, önce Kyungsoo'ya vereceğim. Ardından tıpkı Jongin gibi öldüreceğim onu!"

Namjoon acıyla tısladı ancak biliyordu, hak ediyordu. Gözleri dolmuştu lakin pişmanlık yüzündendi. Jongin'e yaptığını, aklı başına geldiğinde fark etmişti fakat çok geçti. Kendisinden nefret ediyordu, ona böyle bir ölümü yakıştırdığı için..

Devil May LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin