• Twenty Six

16.8K 1.4K 2K
                                    

26|Şeytanlar da Sever|

Nietzsche, uçurumları sevenin kanatları olmalı, demiş

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Nietzsche, uçurumları sevenin kanatları olmalı, demiş.

Bu, eskiden üzerinde düşünmediğim bir sözdü. Sonucunda insan düşünmeden atlayabilirdi o uçuruma, ancak uçurum da kabul etmeliydi onu.

Uçurum, Jeon Jungkook'tu. Benim kanatlarım yoktu, önceden onları hak edecek bir insan olmamıştım ki, daha sonra da hiç olmadım. Savunmasızdım her şeye rağmen, aptaldım. Dibinde gözüken çiçek vadisi, oranın bir uçurum olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kanatlarım olmadan, ben bir uçuruma gözüm kapalı yürümüştüm.

Yıllarca tehlikenin kenarlarında gezinirken, kendimi ben itmiştim. Gerçekten de kanatlarım olmalıydı. Çünkü yere çakılan bedenim uyuduğu rüyadan acıyla uyanmıştı. Jungkook'dan önce, benim için kimse yoktu sevdim diyebileceğim.

Ne beni sevdiğini gösterdi, ne de en yakın arkadaşımın ellerimden gidiş şeklini unutturabildi. Gözlerini hırs büremiş, kanlı tahtını seven biriydi. Yanında beni istiyordu evet, ama önemli olan ne olarak istediğiydi. Ben onun ne kölesi, ne de oyuncağıydım. Beni esir tutamaz, tehdit edemez ve hislerimle oynayamazdı. Zira benim gözüm ondan başkasını hiç görmemişti.

Ve her şeye rağmen, yine de söz dinlemiyordu kalbim. Adını haykırıyor, ondan uzaklaştığım her adımda göğsümü dövüyordu.

Küvet, soğuk suyla doluydu. Ayrıca suyun rengi değişmiş, üstümden akan kurumuş kanlar yüzünden kızıla çalmıştı. Aklıma düşen gözler de cabasıydı sanki. Avuç içime aldığım suyu, boynuma doğru çarptım ve orayı hafifçe ovmaya başladım. Bakışlarım boştu, önceden kendi isteğim sayesinde, hiçbir duygumu yansıtmazdım. Ama gerçekten boştu bu sefer. Çünkü ben de boş hissediyordum, sürekli bir şeyler eksik oluyor, asla tamamlanmıyordu.

Neden böyleydim az çok biliyordum. Küçük bir çocuk gibi gittiğim her yerde sevgiyi arıyordum. Ayrıca, elim çoktan kana bulanmıştı. Jungkook'un cehennemine ne de yaraşır bir şeytan olmuştum böyle. Sorun insanları öldürmek değildi, sorun onları öldürdükten sonra hiçbir şey hissetmemekti. Bu da beni, onlardan farklı yapmıyordu.

Aradığım sevgiye gelirsek, Jungkook'un kucağında ya da evinde veya gözlerinde, huzur vardı. Ama sevgi yoktu. Dün gibi hatırlıyordum tiyatroda bana söylediği cümleleri. Şeytanların bile aşık olabileceğini söylemişti, o zaman neden? Neden katran karası kalbinde tek bir his bile yoktu?

Eksikti. Ancak bir şekilde, evime döndüğümde de eksik bir şeyler vardı. Tamamlanmış olmayı beklerdim, sonuçta onlar ailem diyebileceğim tek insanlardı. Jungkook'un karmaşık ve hissiz hallerine alışıktım, aklım onlarda kaldığı içindir demiştim kendime. Ama burada tam hissetmiyordum işte.

Saatlerdir banyodaydım. Jin ağlamış, bağırmış çağırmıştı. Yoongi tek kelime etmese de, onun bana sarılışına karışmış, beni sarmışlardı. Ne bir açıklama yapmıştım ne de tek kelime etmiştim. Sadece banyoya girmiştim, saatlerdir de soğuk suyla kendimi yıkayıp duruyordum.

Devil May LoveWhere stories live. Discover now