• Eleven

18.4K 1.6K 1.3K
                                    

11|Baem Min|

O gün, neredeyse aklımı başımdan alana kadar öptü, öptüm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

O gün, neredeyse aklımı başımdan alana kadar öptü, öptüm. Nedeni belirsiz bir utanç ve pişmanlık bedenimi kapladı ama bundan o saniyeler içerisinde vazgeçtim. Onu durdurmam gerekliydi. Durmalıydı, yoksa istediği şeyi hemen elde edip beni bırakacaktı. Beni bırakmasını istemiyordum. Biliyorum bencilce ama, bana bağlanmasını istiyorum. Beni deli gibi istemesini, benden başka kimseyi görmemesini.. Bunlar elbet bir hayaldi şu aralar, farkındalık canımı yaktı. Ancak yine de küçük ellerim geniş ve kaslı omuzlarına tüy kadar hafif bir şekilde dokunduğunda, zaten alev almış kalbim deli gibi titredi.


Jungkook'un kendini durdurması çok zor oldu, ama durdu. Şayet durmasaydı, sanırım bende durmazdım çünkü o sırada pek sağlıklı düşünemiyordum. Jungkook benden ayrıldığında, uzun uzun baktı dudaklarıma ve boynuma. Yüksek ihtimalle mosmor olmuştu. Fakat umrumda değildi pek. Bu lavabodan onunla çıktığımda, dışarıdan iki yabancı gibi görünsek bile saklamayı düşünmediğim morlukları herkes görecekti. Onun kirpiklerinde kaybolmuşken, telefonu titremeye başladı. Fırsat bu fırsat, beynine hücum eden tüm utanç, heyecanla hızla kaçtım oradan. Bir şey demesini bekleyemezdim.

Çünkü lanet olsun farkında mısınız!? Az önce Jeon Jungkook'la resmen yiyiştim. O sevdiğim adamdı yahu! O beni öptü! Hemde buna herşeyden çok ihtiyacı varmış gibi öptü. Lavabodan çıkıp birkaç saniye soluklanırken, saçlarımı ve üzerimi düzeltmeyi ihmal etmedim. Hemen o sırada dersler bittiği için, öğrenciler çıkmaya başladı. Buna eş zamanlı yanımda Jungkook bitti, daha ne olup bittiğini anlayamadan belimden bir kez daha tutup, bir kez daha beni kendine çekti. Koridor yavaş yavaş sessizliğe bürünürken, kalbimin seslerini duyduğuna adım gibi emindim. Gözlerim kocaman açılmış, şaşkın şaşkın başını arkaya atmıştım. O uzundu, yakın olunca daha uzun..

Tam olarak panikle ellerim, belimde ki ellerine uzanmış ona kısık bir sesle çemkirmeye hazırdım. Uzun uzun bana bakması da iyi değildi. Tanrım! Jungkook ne yapmaya çalışıyordu ki?!

"Jungkook! Ne yapıyorsun sen herkes bize bakıyor!?"

Kısık sesime arka çıkarak çatılan kaşlarıma bakıp alaylı bir sırıtışı dudaklarına kondurup, korkudan açılmış dudaklarıma minik bir buse kondurunca ellerim de öylece dondu kaldı. Göz kapaklarım hareket etmiyordu, kalbimi sormayın, Jungkook şuan onu duyup gülümsüyordu. Ve birkaç dakika nefes alamadığıma yemin edebilirdim. Yine de, o hayranı olduğum kemikli yüzü dibimde bana böyle sırıtırken sakin kalmam mümkün değildi,

"Benim olan benimdir. Ve bunu herkesin bilmesi işime gelir."

Kendime gelmem uzun sürdü. Şuan tüm koridorun bizi izlediğine adım üstüne bile yemin edebilirdim. Sonra aklıma Taehyung geldi. Acaba o da izliyor muydu? Yada duymuş muydu? Belki de yaptığım çok alçakça gelebilirdi. Ama ben, iki şeyi kazanmak konusunda ısrarcıydım. Birisi intikam savaşımız, diğeri ise Jungkook.. Ne ara bu kadar berbat bir insan oldu o, hiçbir fikrim yoktu. Ancak ben inatçıydım. İstediğimi alırdım, almasını bilirdim. Bu yüzden onun küçük oyununa dahil olup, ellerinde ki ellerini çekip göğsünden sürterek boynuna kadar getirdim. Erkeksi kokusu tüm ciğerlerime nüfuz ederken, kısılmış gözleri fazla güzeldi.

Devil May LoveWhere stories live. Discover now