『20』

186 22 9
                                    

Medyada bölümün bir kısmından resim xD hızımı alamadım. İyi okumalar :)

 .~✿~.

Bilincim yavaş yavaş geri gelmeye başladığında aklımdan hangi lanet olası hastanenin yataklarının bu kadar sert olabileceği geçiyordu. Gözlerimi ovuşturarak bedenimin yarısını kaldırmayı başarabildim, kendimi abime burayı nereden bulduğunu sormaya hazırlıyordum ancak... gözlerimi açtığım yerin bir hastane değil de bana korku filmlerini andırmış olan yapraksız ağaçların hükmettiği bir orman olduğunu fark ettim.

Karışmış olan aklım bunların hiçbirine bir anlam veremezken en iyisinin ilk olarak yattığım yerden doğrulmak olduğunu düşündüm ve bunu yaptım. Etrafımda dönerek nerede olduğumu çıkartmamı sağlayacak herhangi bir işaret aramıştım ama gerçekten de yapraksız ağaçlardan başka hiçbir şey yoktu bu ormanda.

Biraz korkmuş, biraz da endişeli bir şekilde en heybetli olan ağacın gövdesine yasladım bedenimi. Nöbet geçirdiğimi zannediyordum, nasıl gelmiştim ki buraya?

Aynı yerde durarak bir süre boyunca bu sorunun cevabını aradım. Elimdeki bilgiler çok sınırlıydı, bir nöbet geçirmiş olduğumu hatırlayan hafızamda bunun dışındaki anılarım tamamen bulanıktı.

Bir anda kafamda çakan bir şimşekle çevreme tekrar bakma gereği duydum. Gerçekten de benziyorlardı, bu korku filminden fırlama yerdeki ağaçları yapraklara sahip bir şekilde hayal edersem gerçekten de her rüyamda uyandığım sık ormana gereğinden fazla benziyorlardı.

Gözlerimi sıkıca kapattım, bir rüyadan uyanmanın yolu buydu değil mi? Şimdi gözlerimi açacaktım ve bu sefer gerçek bir hastane odasında uyanacaktım.

"Anlasan da buradan gidemezsin."

Sanki kafamın içinden geliyormuşçasına, her yönden duyulan bir fısıltı ile şaşırıp gözlerimi aniden açmıştım. İşin kötüsü ne bu kâbustan kurtulmayı ne de fısıltıya bir son vermeyi başarabildim.

İçimi yoğun bir huzursuzluk kaplamıştı. Fısıltının kaynağını bulmak amaçlı arkama bir dönüş yaptım. Ne beklediğimi bilmiyordum ancak kesinlikle sadece kafası ayırt edilebilen simsiyah bir silüet ile karşılaşmayı beklemiyordum. Refleks olarak sıçrayıp geriye doğru adımlamaya başlamıştım.

"Bunu niye yaptın?"

Birincisinin yanına ağaçların arasından birkaç tane daha eklenmişti, hepsi aynı tonda bana bir şeyler söylemeye çalışıyorlardı ama ben hiçbirinin cümlelerine bir anlam veremiyordum. Arkamda da belirmeye başlayıp başlamadıklarını merak ediyordum, kontrol etmek için yavaşça etrafımda döndüm.

"Umarım başarabilir."

Haklı olmaktan nefret ediyordum. Her yönden geliyorlardı ve sayıları da oldukça çoğalmıştı. Bu ormanda bir saniye bile daha fazla durursam etrafımı sarıp beni çevreleyeceklerinin bilincindeydim, bu yüzden de elimden geldiği kadar hızlıca koşarak kaçmaya başladım.

"Olmaz, yapamayacaksın.."

"Neden böyle olmak zorundaydı ki?.."

Koştukça koşuyor, uyandığım noktadan sürekli uzaklaşıyordum; yine de bu şeyler etrafımda belirmeyi bir türlü durdurmuyordu. Hepsi ormanın en ücra köşelerine saklanmış da ben adımımı attıkça kendilerini gizledikleri o noktadan fırlayıp üzerime geliyorlarmış gibi hissediyordum.

Sinirimi bozmaya başlamış o kuru ağaçların arasında ne kadar dolandım ya da daireler çizdim, inanın bana hiç bilmiyorum. Fakat en sonunda oradan kurtulup her rüyamın bir klasiği olan eski evimizde bulmuştum kendimi.

Synesthesia ➸ taegiWhere stories live. Discover now