『17』

334 32 31
                                    

“Hadi Yoongi! Yetişmem gereken bir sıra var.”

Görüşümü bloke etmiş saçlarımı gelişigüzel düzelttiğimde üstümdeki örtüyü alıp çoktan toplamaya başlamış abimle karşılaştım. Uyandıktan birkaç saniye sonra hala kendine gelememiş olan vücudumun ilk tepkisi sırtımdaki ağrının sebebini bulmaya çalışmak olmuştu. Çok uzaklara bakmam gerekmedi neyse ki, normalde başımın altında olduğunu zannettiğim arkamda ezilmiş siyah çantanın kısa sürede farkına vardım. Namjoon uykumun açılmasını sabırla beklerken sırf yatarken aldığım saçma bir pozisyon yüzünden tüm gün bu ağrıları çekeceğime göz devirip çantayı arabanın bagajına fırlattım.

“Festivale mi geldik?”
Araba yolculuğu yaptığımızı tam hatırlamıyordum, hatırladığım en son şey ise Taehyung ile film izledikten sonra acayip bitkin bir şekilde uykuya dalışım ve içeriğini tamamen unutmuş olsam da büyük ihtimalle önemsiz bir rüya görüşüm olmuştu.

“Evet, ama biraz daha şurada zamanını kaybedersen hiçbir şey göremeden gideceksin.”
Her uyandığımda yaptığım gibi telefonumun ekranından saati refleks olarak kontrol etmiştim, ikiye yaklaşıyordu. Gerçekten de her yeri gezmek istiyor isem acele etmeliydim.

Abim ön koltuktan kocaman bir poşet alıp bana verdi.
“Acıktıysan Jin, seninle Taehyung için bunları bıraktı. Onun bu kadar süre boyunca seni beklediğini sanmıyorum. En son yenilerde açılmış akvaryuma gideceğini söylüyordu.”

“Sen ne yapacaksın peki?”

“Jin eğer sonu olmayan sırayı bekleyip bilet alabilmişse, ben de seninle uğraşırken zamanı kaçırmamışsam birlikte gondola bineceğiz.”

Yüzüme pis bir sırıtış yerleştirdim. Abimin burada bana pek zarar veremeyeceğini bildiğimden bence bir esprinin tam da zamanıydı.
“Sen ne ara bu kadar romantik oldun ya?”

“Birincisi, bu Jin’in fikriydi. İkincisi ise insanların içinde olmamıza ve daha yeni uyandığına bence şükretmelisin çünkü evde olsaydı bunun bedelini öderdin.”

Sinirlenen Namjoon hızlı adımlarla yanımdan ayrılıp beni arabanın içinde tek başıma bıraktı. Belki Taehyung ile beraber yeriz düşüncesi ile Jin’in bıraktığı poşeti yanıma almaya karar verdim. Ne kadar süredir uyuduğumu bilmediğim halde onun beni beklediğinden emin sayılırdım çünkü buradaki her yemek deniz ürünleri temalıydı ve Taehyung otelde bir şeyler atıştırmadıysa burada kahvaltı yapabilecek kadar midesiz biri değildi.

Otoparktan ayrılırken sırt ağrılarıma rağmen aldığım güzel uykuya anlam veremeyip arkama bakma ihtiyacı hissetmiştim. Bunun sayesinde az önce, malikânede yaşadığım zamandaki gibi son model bir arabada olduğumu fark ettim. Zengin olmak ile ilgili bir rüya görmemem saçmaydı aslında. Önemsiz dediğim rüyaya biraz daha kafa yorduğumda ise ne gördüğümü hala tam netleştirememiş olsam da sadece Eon’la alakalı bir kısmını hatırlıyordum ki bunun son model bir arabayla nasıl bir bağlantısı olduğu hakkında bir fikrim yoktu.

Buna fazla da takılmadım açıkçası. Abimin beni tehdidinden anladığım kadarıyla kötü olduğum kişilerle iyi, iyi olduğum kişilerle de kötü değildim; yani insanlarla olan ilişkilerim aynı kalmıştı. Bunun üstüne fazladan paraya da hayır demiyordum tabii ki. Kendim bir şekilde yaşadıklarımı değiştirebildiğimi keşfettiğimden beri rahattım zaten, ne Hoseok’a bir şeyler söylemesi için yalvarmama ne de nasıl bir yerde uyanacağım diye endişe etmeme artık gerek yoktu.

Yapılan yenilikleri görmek amacıyla kaybolmayacağımı umarak önceden karşılaşmadığım bir yola girdim. Niyeyse tam tersi olması gerekirken şelalenin dindirici şırıltısı gitgide sesini arttırıyordu. Akvaryumun nehrin diğer tarafında olduğunu bildiğimden sadece kıyıya varan yanlış bir yola girdiğimi sansam da önümdeki tabelaya güvenip akvaryum için düz ilerledim. Sonunda heybetli ağaçların arasından sıyrıldığımda neler döndüğünü kavrayabilmiştim, bazılarının kalabalığa rağmen telefonları ile güzel manzarayı yakalamaya çalıştığı, bazılarının onları sabırla beklediği, diğerlerinin ise bu duruma aldırmayıp önünden geçerek mahvettikleri fotoğraflarla geniş bir köprü karşımda duruyordu.  Bazı çocukların bile daha uzun olduğu korkulukları her ne kadar kısa bulsam da galiba onlar da bunu düşünmüş olmalıydılar çünkü her yerde uyarı levhaları vardı. Bunun yanında saksıların boyanmış olduğu açık yeşil renk, yavaşça yayılarak köprüyü kaplamaya başlamış mor begonvil salkımlarıyla ortaya hoş bir görüntü çıkarmıştı. İtiraf etmem gerekirse beklediğimden çok daha güzel bir köprüydü.

Synesthesia ➸ taegiWhere stories live. Discover now