『13』

402 39 20
                                    

“Lanet olsun!”

Gözlerimi açar açmaz duyduğum ilk şey abimin sinirli bağrışıydı. Neler oluyor diye bakmak için oturma odasına yavaşça gittim. Namjoon’u iki yanında da bir valiz, alnına koyduğu elinden zorlukla görebildiğim sıkıntılı yüz ifadesiyle diğer elindeki telefona kara kara bakarken bulmayı beklemiyordum.

“Ne oldu abi? Bunlar ne?”

Telefonunu sertçe koltuğa fırlatıp ellerini kahverengi saçlarının arasından koparırcasına geçirdi.

“Piçler sezon başlıyor diye fiyatı arttırmışlar. Daha geçen akşam sormuştum.”

Hala anlamadığım için ona yaklaşırken meraklıca baktım. O ise birkaç günden habersiz olduğumu yeni yeni hatırlamaya başlamış olacak ki duruşunu bozmadan anlatmaya başladı.
“Tatile gitmeyi planlıyorduk, seninle dört gün önce konuştuk fakat sen evvelsi gün yine bir şeyleri unutunca sürpriz olsun diye sana bundan söz etmemiştim.”

Ofladı.
“Tabii, artık hepsi yalan oldu.”

Tüm tellerini koparıp kel olmasını, ayrıca eninde sonunda benim süpüreceğim oturma odasını daha fazla kirletmesini istemediğimden saçlarında gezdirdiği ellerini tuttuktan sonra çok beceremesem de destekleyici cümleler söylemeye çalıştım.
“Üzülme, artık yapacak bir şey yok. Hem bu senin suçun değil.”

“Haklısın ama… Senin için endişeleniyorum Yoongi.”

“Endişelenmene hiç gerek-”

Kafasını kaldırarak bana kaşları çatık bir şekilde bakmaya başladı.
“Nasıl gerek yok? Giderek kötüleşiyorsun. Bense seni iyileştirmek için ne yapacağımı bilemiyorum.”

Yaşadığım değişik olayları anlatsam bile inanmayacağını bildiğim için ona hiçbir bilgi vermeden boş çabalarla ikna etmeye çalıştım.
“Ben gayet iyiyim abi, Jin’e durduk yere panik yapıyor diye kızıyordun ama şimdi aynısını kendin yapıyorsun.”

“İyi misin? Testinden yine adam akıllı bir sonuç çıkmadı. Üstüne üstlük iki gündür yatağa bağımlı bir şekilde resmen bitkisel hayat yaşıyorsun. Bir şeyin var ve bana söylemiyorsun, değil mi?”

Suç bendeydi, abimin böyle düşüneceğini tahmin etmeliydim.  Yangın haberini duyduğum gün Hoseok üç-dört arama sonra telefonlarıma cevap vermişti. Ben olumlu bir şeyler duymayı beklerken Hoseok düşündüğüm şeyin doğru olmadığını söyleyince büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım ve açıkçası biraz paranoyaklaşmıştım.

Yaşadıklarımın ne olduğunu o kadar çok merak ediyordum ki bir süredir belki yine rüya görürüm diye uyanıp, yemek yiyip tekrar uyuyordum.  Arada haberleri de kontrol ediyordum, yatmadan önce kafamda istediğim şeyleri de düşünüyordum ama ne rüya görebilmiştim ne de olanları mantıklı bir sonuca bağlayabilmiştim. Kendim rüya görmeye çalışmak yerine akışına bırakmam gerektiğini içten içe hissediyordum aslında, fakat Taehyung’u tam sevdiğimi öğrendikten sonra biraz düşünüp kafamı toparlamaya da ihtiyacım olmuştu. Onun hislerini bilmeden açılmama kararındaydım, bu ne kadar giderdi ya da sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. İyi bir plan değildi kesinlikle, sadece aramızın açılma ihtimalinden dolayı şimdilik bunu uygulayacaktım.

“Yataktan kalkmamam sadece şimdilik günlerimi böyle geçirmek istediğimden, düşünecek bazı şeylerim var. Onun dışında kesinlikle fiziksel bir sıkıntım yok.”
Ellerimizi ayırıp kötü havayı dağıtmak amaçlı saçlarını karıştırdım, Namjoon ise gülümseyip ellerimi yavaşça ittirdi.

Synesthesia ➸ taegiKde žijí příběhy. Začni objevovat