『16』

272 31 7
                                    

Endişe ile birkaç kez çaldığım kapı zilinin ardından dağınık saçları ve anlamsız bakışlarıyla yatmaya hazırlandığı belli olan Jin’i karşımda buldum. Kapıyı abim değil de o açtığı için çok şanslıydım, Namjoon’a her şeyi açıklamak zorunda kalsaydım büyük ihtimalle ‘En azından tatilde doğru düzgün davran.’ temalı bitmek bilmeyen bir azar işitirdim. Sinirlenmesine hak verirdim aslında, ama her saniyenin önemli olduğu şu durumda bana zaman kaybettirmesi bir dezavantajdı.

“Taehyung’u gördün mü Jin? Odaya gelmedi.”

“Siz kavga falan mı ettiniz?”
Bir kere de yaptıklarımı sorgulamadan sadece soruma cevap verse ölürdü herhalde.

“Evet, öyle oldu da denebilir.”
Taehyung’la aramızda yaşananların verdiği suçluluk duygusu ile gözlerimi istemsizce yere doğru kaçırmıştım.

“Anladım. Senin testi yapmayı reddettiğini duyunca yemeğin ortasında çıkıp gitti, sonrasındaysa hiç görmedim.”

Gerçekten de iki dakikalığına yanında yoktum ve beni hemen ispitlemiş miydi? Aramızın açılmasının üstüne bir de bununla uğraşmam gerekecekti.
“İnanamıyorum Jin, bunu ona neden söyledin? Kesin bir de abarta abarta anlatmışsındır.”

Çaktırmamaya çalışsa da rahatsız olmuştu, buradan da tahminimin doğru olduğu çıkıyordu.
“Seni ikna etsin diye gereğinden fazla büyütmüş olabilirim.”

Elimi alnıma götürdüm. Taehyung zaten takıntılı bir insandı, tıp okumasını da eklersek bazen sağlığım konusunda Jin’den bile daha sıkı olabiliyordu. Kavgamız daha tazeyken yemeğe gidip Jin’in dünya yok oluyormuşçasına anlatışıyla testi istemediğimi öğrenmesi berbat olan durumun iyice boka sarmasına sebep olmuştu.

Oflayıp ne yapacağımı kara kara düşünmeye başladım.
“Tamam, her neyse. Yardımın için teşekkürler. Bu arada sakın abime bunlardan bahsetme. Taehyung’u bulunca olayı çözeceğim.”

Jin’in en azından abime bir şeyler söylemeyeceğinden emindim, bunun verdiği küçük bir sevinçle ayaklarım istemeye istemeye Eon’un odasının yolunu tuttu. Evet, bu kararla hayatımın en büyük risklerinden birini almıştım fakat başka bir seçeneğim yoktu. Eğer Jin de Taehyung’un gecenin bu saatinde nerede olduğunu bilmiyorsa maalesef geriye bana yararlı olabilecek tek bir kişi kalıyordu.

Kapının önüne geldiğimde önce yutkunup duruşumu dikleştirdim, sonrasındaysa tekrar dövülmeyeceğimi umarak çok kısa bir süreliğine düğmeye basıp elimi hemen geri çektim.

“Ne var?”
Aniden açtığı kapıyla karşımda dikilen Eon’un görünüşü Jin’den farksızdı. Bu bana fayda sağlayabilirdi aslında, uykulu uykulu bir de benimle uğraşacak hali yoktu herhalde.

Her ihtimale karşı barışçıl bir yaklaşımda bulunmaya karar verdim. Gecenin köründe biriyle muhatap olmak bir tek Eon’un değil, kimsenin hoşuna gitmezdi.
“Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Sadece Taehyung’un nerede olduğunu biliyor musun diye-“

“Hayır.”
Kapıyı sert bir şekilde çarparak konuşmamızı sonlandırdı. Benimle uğraşacak hali olmadığı kısmı doğru olsa da bu benim işime pek de yaramamıştı.

Çaresizce odamıza tekrar gidip kontrol etmiştim ancak Taehyung hala ortalıkta yoktu. Bir kere daha onu aradıktan sonra telefondaki saatin üçe yaklaştığını görünce afalladım. Bloğumuzun bulunduğu alanın dışına sadece bugün çıkmış olsam da otele girdiğimizde yaptıkları sıkıcı tanıtım konuşmasını çok mükemmel bir tatil olacak düşüncesiyle pür dikkat dinlemiştim ve eğer danışmada falan takılmıyorsa üçe kadar hiçbir yer açık değildi.

Synesthesia ➸ taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin