『8 ~ 1. Part』

488 46 60
                                    

"Uyandı!"
Taehyung'un sesinin eşliğinde gözlerimi mor bir odaya açtım.

"Sonunda."
Jin'in sesi giderek yaklaşıyordu. Oturur bir pozisyon aldım ve tanıyamadığım odayı incelemeye başladım. Her yer açık renkliydi... Yanımda bir tane sedye vardı. Şaşırıp kendi üstüme bakınca etrafımdaki serumları ve sağ kolumdaki iki yuvarlak yara bandını gördüm. Hastanede miydim ben? Ama en son... Partiye gitmiyor muyduk?

Evet, evet Eon'la gidiyorduk. Yolda güzel şeyler görmüştüm, fakat... Hafızamı çok zorlamış olsam da daha fazla hatırlayamıyordum. Hastalığımdan bu yüzden çok nefret ediyordum. Bu parti gittiğim ilk partiydi ve eminim ki mükemmel geçiyordu, ta ki ben nöbet geçirip tüm güzel şeyleri unutana kadar.

Taehyung'la Jin buradaydı ama Namjoon yoktu. Abimi aramak için odada biraz gözlerimi gezdirince, odanın kapı olan duvarındaki buğulu camdan konuşuyor gibi gözüken iki insan silüetinin göründüğünü fark ettim. Dışarıdaki iki kişiden kahverengi saçlının Namjoon olma ihtimali vardı. Onun hemen yanında oturan siyah saçlı olanınsa kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Jin yastığımı kabartıp tekrar başımın altına koyduktan sonra yanıma diz çöküp iki eliyle sol elimi tuttu.
"En son neyi hatırlıyorsun?"

"Eon'la ben... Partiye gidiyorduk."

"Dün geceyi unutmuş."
Jin endişeli bir şekilde bunu söyledikten sonra sanki unutmam iyi bir şeymiş gibi gülümsedi ve odanın dışına baktı.

"Eon'la Namjoon gelmiş. Ben bir dışarı çıkayım. Senin de dün olanlardan sonra Taehyung'la birazcık konuşman lazım."
Kafam karışmış bir şekilde Jin'in odadan çıkışını izledim. Eon'la Namjoon mu gelmişti? Gelmeden önce neredelerdi? Buğulu camdan görünen onlar olmalıydı. Neden hayatımda bana bok gibi davranan iki insan yan yanaydı? Bu hiç iyiye işaret değildi.

Taehyung acayip üzgün görünüyordu. Güzelim partinin ortasında bayılıp her şeyi mahvetmiştim galiba. Bu nöbetler de hep gelecek zamanı buluyordu zaten.

"Taehyung dün-"

"Hala en yakın arkadaşız değil mi?"
Taehyung'un üzgün bir sesle bunu söylemesiyle dün nöbetim dışında başka şeyler de döndüğünü anladım. Taehyung'a arkadaşlığımızı sorgulatacak bir şeyse kesin kötü bir şeydi.

"Tabii ki en yakın arkadaşız."
Ben bunu dedikten sonra yanıma gelip bana sarılmasıyla iyice şaşkına döndüm. Dün ne olduğunu bilmesem ve çok öğrenmek istesem de Taehyung'un şu an bunu düzgünce konuşabileceğini zannetmiyordum. Ben de ona sarıldım ve ellerimi saçlarının arasında gezdirmeye başladım. Onu böyle görmek beni üzmüştü çünkü onun doğum günlerini çok önemsediğini biliyordum. Kötü bir şey olması ve bunun benimle bir alakası olması da durumu çok daha kötü yapıyordu.

Bir süre öylece kaldık. Taehyung bana yaklaştıkça etrafta gördüğüm morluğun arttığını gözlemlemiştim. Jin bana endişe olmadığını söyleyip dursa da, bence gördüğüm bu mor tonlarına çok mantıklı bir açıklama getiriyordu. Belki de arkaşlığımızla ilgili bir şeydi ya da... Pişmanlık?

Benim tahminlerimden çoğu hep olumsuz duygular olsa da güzel hissediyor gibiydim. Belki de sadece Taehyung benimle arkadaş diye mutluydum, ama bu mutluluk neden daha önce görmediğim bir renk olsun ki? Bilmiyordum. Bu duyguyu bir türlü anlayamıyordum ve şu an düşünmek istediğim son şeyler arasındaydı.

Beni rahatsız eden düşüncelerimi aklımdan atmaya çalışırken omzumda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu, bu da çok fena bir olay olduğunu gösteriyordu. Bu kadar kötü bir şey olması beni biraz korkutmuştu çünkü eğer işin içindeysem bilmediğim bir konuyu düzeltmeye çalışmam gerekecekti ve inanın bana bu göründüğünden çok çok daha zor bir şeydi, geçirdiğim nöbet ile birkaç saati bile unutsam öbürsü gün feleğim şaşıyordu. Bunun üstüne bir de Taehyung'u ağlatacak büyüklükte bir şeyin içinde olup da unuttuysam bu tam bir felaket olacaktı.

Synesthesia ➸ taegiWhere stories live. Discover now