『5』

544 58 16
                                    

"İnanamıyorum! Nasıl böyle batırabildim?!"
Kafamı ellerimin arasına koymuş  sınavlarımın nasıl bu kadar kötü olduğunu kara kara düşünürken, Taehyung'un etrafta dolaşmasıyla kırık dökük tahtalardan çıkan sesin, duvarlara çarpıp yaptığı yankı kulaklarımı tırmalıyordu.

"Merak etme. Her şey kötüye gitse de..."
Beni delirten ayak sesleri gittikçe yaklaşmıştı. Omzumda Taehyung'un başının sıcaklığını hissettim. Daha sonra da kollarımı sarmaladı ve bana sıkıca sarıldı. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama durum ne kadar kötü olursa olsun beni biraz da olsa rahatlatmayı başarıyordu.

"Bir yolunu bulursun değil mi Yoongi? Daha önce de çok kötü durumlarla karşılaşmıştın."
Konuşmak için kafamı biraz kaldırdım. Evin penceresinin kenarının mor olduğu bir anlığına tuhaf gelmişti.

"Bıktım artık Taehyung. Şu aptal kazadan tramva yaşadım zaten. Sonra Haseul. Üstüne bir de mor görüyorum. Nöbetlerle sinesteziyi idare edebiliyordum. Şimdiyse yeni şeyler çıkıp duruyor. Ne hissettiğimi anlayamıyorum. N'oluyor bana?"

Taehyung yüzümü görmek için iki kolunu dikkatlice üzerimden çekti ve bir eliyle yavaşça kafamı kendisine doğru çevirdi. Benim görebildiğim tek şey ise kocaman mor bir lekeydi.

.~✿~.

Yatağımdan fırladığım gibi okula geç kaldığımı fark etmem ve koltuğun üzerinde duran kıyafet yığınına dalmam iki saniyemi aldı. Telaşlı bir şekilde üst ve altlarımı bulmaya çalışırken bir yandan da gördüğüm saçma sapan rüyayı düşünüyordum. Ta ki Namjoon gelene kadar.

"Ne bu telaş?"
Ellerini kavuşturmuş beni izliyordu. Kendi okul günleriyle benimki uymadığı için kesin benim de okulum yok gibi düşünmüştü. Onun bu sorumsuzluğundan ve unutkanlığından bıkmıştım artık.

"Okula geç kaldım gerizekalı! Orada durma hemen kitaplarımı hazırla!"

Namjoon yaslandığı duvardan çekilip bana doğru gelirken küçük bir kahkaha attı ve iki kolumu tuttu.
"İyice kafayı yedin değil mi? Bugün cumartesi."

"Ne?! Telefonumu ver."
Abimin böyle pis bir şaka yapmayacağını bilsem de bugün okul olduğundan adım gibi emindim. Namjoon kıyafet yığının arasına kolunu atıp derinliklerde bir yerden telefonumu çıkardı ve yüzünde 'Sana demiştim.' der gibi bir ifadeyle bana uzattı.

Telefonumdaki tarihi görünce ise iyice afalladım.
"27 Aralık mı? Telefonumu mu kurcaladın sen?!"

"Şimdi anladım... Yoongi sen unutmuşsun. Jin bunun olabileceğini söylemişti."

"Neyin?"

Namjoon çalışma masamın sandelyesine oturdu.
"Jin eğer sinestezin ve nöbetlerin bir anda bastırırsa bazı şeyleri unutabileceğini söylemişti. Dün çok kötü bir nöbet geçirdin. Jin ve ben başında bayağı bir bekledik. Uyuduğunu görünce bir şey olmadı diye rahatlamıştık..."
Yüzündeki ifade düşünceli bir hal almıştı ve bir eli çenesinde, yere bakıyordu. Büyük ihtimalle sinestezinin nasıl olduğunu düşünüyordu, bense nereden geldiğini anında anlamıştım. Rüyada gördüğüm morla alakalı bir şey olmalıydı.

"Uyuduğumu görünce sinestezim bastırmadı diye düşündünüz... Ama sinestezi olmuş olabilir abi... Bence ben Jin'le konuşmalıyım."

"Bugün psikiyatrist randevun var zaten."
Saatine baktı.
"Şimdi hazırlansan iyi olur. Ben de arabayı evin önüne çekeyim."

Namjoon'un kapıyı her zamanki gibi çarpıp gitmesinden sonra kıyafet yığınımı yıkmamaya çalışarak, yığının arasından kıyafetlerimi sanki jenga oynuyormuş gibi çektim. Yıkılacağına neredeyse emin olsam da şansıma yıkılmamıştı. Hızlı bir şekilde giyinip aşağı indim. Dışarıda gördüğüm manzara ile bir anlığına şaşırdım ve olduğum yerde durdum. Hala kasımdaymışız gibi düşünüp üstüme uyduruk bir hırka giymiştim ama dışarıda her yer karla kaplıydı.

Synesthesia ➸ taegiWhere stories live. Discover now