Dicle ağlayarak Hilale sarıldı ve ona borçlu hissettiği için kendisini kötü hissetti. Fazla bir zaman dilimi olmasa da birbirlerine oldukça alışmışlardı.

"Bir gün mutlaka gelin.." dedi Dicle kıza doğru.

"Mardine gelmek şart oldu" dedi Hilal hüzünlü bir şekilde. Ayaz, Azat ve Boran ağa Sülo ağayla birlikte Dimitri ve diğerleriyle vedalaşıyorlardı.

"Her şey için sağolun, bir gün yolunuz düşerse bize de bekleriz" dedi Boran ağa seviyeli bir ses tonuyla.

"Mutlaka gelmeye çalışacağız" Dedi Dimitri. Boran ağa asıl teşekkür için Nikoya doğru yöneldi ve ona doğru elini uzattı.

"Gerçeği biliyorum ve karımı sana borçluyum. Sağol" dedi kısaca. Niko şaşkınlıkla gülümseme ve ifadesizlik arasında kaldı. Ona sadece teşekkür niyetiyle uzatılan eli kavradı ve yavaşça sıktı.

"Önemli değil ahbab"

Dicle rahat bir nefes alıp verdi. Olanların şoku yüzünden bir şey anlamayan Ayaz ağa ve Azat mevzuyu kavramamışlardı.

"Saat geldi, her şey için tekrar teşekkürler.." dedi Ayaz gür bir ses tonuyla. Hilal son kez Dicle'ye veda edip büyük salona geçti. Hamileliğinin sadece 5 haftasında olduğunu tahmin ediyordu.

"Biz hastaneye geçiyoruz!" dedi Chis. Hilal onun çocuksu heyecanına gülümseyip, heveslini kırmamak için tamam dercesine başını salladı.

"Bir şey mi oldu çocuklar?" dedi Hera endişeyle.

"Olmadı ama sanırım 8-9 ay sonra olacak" dedi Chistian heyecanla.

"Ne olacak ki?" dedi Niko gülerek.

"Nil'e bir kardeş geliyor!" diye bomboyı patlattı Hilal. Hera heyecanla ayaklanıren Hector heyecanla oturduğu koltuktan fırladı.

"Aman tanrım! Hamile misin hayatım!"

"Evet, yani test onu gösteriyor" dedi Hilal gülerek.

"İşte bizde o yüzden gidip oğlumu kontrol ettireceğiz-"

"Oğlum mu?" dedi Hilal şaşkınlıkla.

"Sizlerle uğraşırken yoruluyorum bana oğlan lazım" dedi Chistian. Hilal somurtarak ona eşlik etti. Kate'nin bir işler çevirdiğine o kadar emindi ki peşine katığı salak korumalar yüzünden hala gergindi. Alex oturduğu yerde huysuzlanarak telefonunu kontrol etti. Alex koyu bir sohbete oturanlardan biraz uzaklaştı ve az evvel gelen mesajını kontrol etti.

"Abi yengenin saçları kesin kızıl mıydı?"

Yok bu salağa iş verirken ki ruh halini küfretti.Başını onaylamaz bir şekilde salladı. Akşam akşam tepesi atmış, hiç olmadık küfürleri ağzına alır olmuştu. Ayaklandı ve salondan uzaklaşana kadar da durmadı.

"Denes! Kafana sokayım senin lan bir işi yapayacak mısın sen-"

"Abi? Yengenin yanında sarı bir adam var ne yapalım?"

"Ne?"

"Sen boylarda biri, gözleri mavi galiba-"

"Nerdesiniz!" dedi öfkeyle. Yalan hayatında en nefret ettiği şeyden diğeri ve aldatma!

"43. Caddede bir bara giriyorlar.."

"Takip et, ben gelene kadar da karışmayın mevzuya.."

Damarlarını zorlayan şey öfkeydi, ihanetin verdiği o acı histi. Güven parçacıklarının yok olmasıydı. Sinirden elinde ki telefonu parparça edercesine yere fırlattı ve kimseye aldanmadan yürüdü. Evin bahçe kısmından doğruca dışarıya yürüdü. Cebini yokladı lanet olası anahtarı neredeydi! Ewan birkaç adamla gülerek bir şeyler konuluyorlardı. Ewan öfkeden çıldırmış bir boğa gibi etrafına saldıran adamı fark etti ve ona doğru yöneldi.

O SEN DEĞİLDİN (Atos Serisi : 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin