Babam yanlış bir şey söylediğini fark edip aniden durunca Merve Ablaya kaldırdım yerdeki gözlerimi. Gözleri babamın gözlerinde donup kalmıştı şaşkınlıkla. Beni kendi kızı gibi kabullenen bu kadına yaptığı bu saygısızlık yüzünden ben de sinirlendim babama ama o an sesimi çıkaramadım. Merve Abla ise... olması gerekenden fazla üzüldü babamın bu sözlerine. Gözleri dolacak kadar fazla...

"Öyle söylemek istemedim Merve," dedi babam. Okula geldiği andan beri asla şiddeti azalmayan sesi pişmanlıkla düştü birden.

"Yemek..." dedi Merve Abla gülümseyip. Dudakları titredi sanki. "Yemek yanmasın."

Merve Abla mutfağa giderken yandan Güven'e baktım; Güven dudaklarını birbirine bastırmış babama bakıyordu. Sinirli miydi anlayamadım.

Babam içini çekerek yüzünü sıvazladıktan sonra ayağa kalktı. Başımı önüme yeniden eğdiğim için babamın siyah ev terlikleri ile bakışmaya başladım.

"Seni bir kez uyardım ama gördüğüm kadarı ile ciddiye alınmamışım." Bir kalp atış süresi bekledi. "Seni o okuldan almaktan başka çare bırakmadın bana Gamze."

Aniden başımı yerden kaldırdım. "Yapamazsın!" dedim panikle. Saatlerce kızacağını ve beni bir şeyler ile tehdit edip bir daha o çocuk ile görüşmeyeceksin diye tembihleyip konuyu kapatacağını düşünmüştüm. Bu yüzden bir cevap vermek yerine sessiz kalmıştım. Ayaz'ı tanımıyordu bile, tanımadığı halde bu kadar tepki vermesi normal olamazdı! Hakkı yoktu!

"Yaparım!" dedi babam. Oldukça kararlıydı. İçimdeki panik büyüdü ve çaresizce etrafıma bakındım oturduğum yerde.

"Beni o okuldan alamazsın!" diye kuru bir itiraz ettim. Sesim acınası bir yükseklikte çıktı. "Eğer beni o okuldan alırsan...Yemin ederim ki bu evden de gider... o nefret ettiğin çocuğun yanında yaşamaya başlarım!"

Babam gözlerini kıstı ve olağan dışı bir sakinlikle, "Ne dedin?" diye sordu önce. Sonra sesi ile birlikte eli de yükseldi. "Ne yaparsın bir daha söyle!?"

Gözlerimi sımsıkı kapattım ve o tanıdık darbenin bir kez daha yanağımda patlamasını bekledim. Hayatım boyunca tokat yediğim tek insan Adnan Soysal'dı. Ondan tokat yemek kötüydü elbette ama öz babamın küçük bir fiskesi kadar canımı yakamazdı.

Yanağımda bir acı ya da en azından hissizleşmiş olmama karşın tenin tene değme sesini bekledim ama hiçbiri gerçekleşmedi. Gözlerimi yavaşça açtığımda Güven'in babamın elini havada tuttuğunu gördüm. Ayağa kalkıp benim önüme geçmişti.

"Sonrasında pişman olacağın şeyler yapma Selim Abi," dedi Güven babama. "İzin verirsen abisi olarak bu konu ile ben ilgileneyim?"

Babam Güven'e bir şeyler söylerken koltuktan hızla kalkıp arkamı döndüm ve merdivenlere yöneldim. Gözümden firar eden bir damlayı hızla silerken babam arkamdan seslendi ama Güven bir kez daha beni kurtardı.

"Bırak gitsin Selim Abi."

Elimin tersi ile gözlerimi silerek odama gittim; kapıyı arkamdan kapatıp odamın yuvarlak penceresine doğru yürüdüm hızlı hızlı. İçimden hıçkıra hıçkıra ağlamak gelirken kendimi sıkarak sessizce ağlamaya başladım. Sanki gözümden akan damlaları hızlı yakalarsam ağlamış sayılmayacakmışım gibi hemen silerek yok ediyordum.

O akşam yemeğe inmedim ama masamda boş boş oturup surat asarken Güven elinde bir tepsi yemek ile odama geldi.

"Ben ergenliğimde küsüp yemeğe gitmeyince sabaha kadar aç beklerdim," dedi Güven içini çekip tepsiyi önüme koymak için kitabımı kenara iterken. "Sen şanslısın ki benim gibi bir abin var, kıymetini bil."

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin