Bölüm- 35 Yemek

559 40 92
                                    

Okuldan çıkmış, telaşlı telaşlı sürdüğü arabayı park edecek bir yer arıyordu. Pazardan sebze meyve almış olsa da, eksik olan bir kaç şey için markete uğraması şarttı.

"Tıklım tıklım Ya Rabbim, hepsinin mi akşama eş adayı yemeğe gelecek?" Kendi kendine söylenirken, cümle içinde kullandığı bir kelime, içinde bir garip kıpırtıya sebep olmuştu. Dudaklarını hafiften yanlara doğru çekiştiren türden.

Zorlu bir arayışın ardından bulduğu ilk araya sıkışarak park etti aracını. Çantasını alıp hızla inerken, düğmeye basarak kapılara kilit vurdu. Kapıdan girerken ters tarafından itmeye çalıştığı için zorlandı, etrafına bakarak yürüdüğü için ayağı birbirne dolandı, bir rafa çarptı, elini nereye olduğunu da bilmediği bir yer tarafından çizdi, kanadığı için abdestinin bozulmasına üzülürken feracesine bulaştırdı, kendi kendine hayıflanırken çevredekilerin dikkatini çektiği için üzerine bakışlar sindi.  Tüm bu heyecanlı ve çetrefilli savaşın sonunda kendine daha fazla zarar vermeden alacaklarını nihayet bularak kasaya ilerledi. Fakat orda da talihsizlik peşini bırakmadı. Arkasından bir adam "Sıra benimdi, şunları almaya gittim diye hemen almışsın. Bir de imanlıyız diye geçinirler ama hak yemekten çekinmezler." diye söylendi. Yasemin, yorgun argın adama döndü. Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki vazcaydı sonra. Hâli yoktu.

"Çekilir misiniz?" diye, üslûbu bozuk bir şekilde yeniden seslenen adama, "Buyur amca." dedi. Sinirlenmişti, fakat bir şey deyip de uzatmak istemiyordu. Elindekileri zapt ederek kenara kaydı. O sırada başka bir kadın geldi, soğuk kış mevsimine aldırmayarak üzerine giyindiği dekolteli kıyafeti ve mini eteği eteği ile bir hayli dikkat çekiciydi. Biraz önce sırasını aldı bahanesi ile Yasemin ile çekişen adam, kadına gülümseyerek "Elinizdekiler ağır siz buyrun isterseniz." dedi. Adamın gülüşü o kadar sırnaşıktı ki  aşırı derecede mide bulandırıcıydı. Kadın da gülümseyerek teşekkür etti, "Çok naziksiniz."

Olanı şaşkınlıkla izleyen Yasemin'in gözleri açılmış, bir o kadar da sinirlenmişti. Ne yâni, adamın biraz önceki tepkisinin tek sebeni tesettürü müydü?

O hâlde konuşma hakkını kullanacaktı.

"Çok afedersin amca ama sıra benim, kimsenin hakkına girmediğim gibi kimseye hakkımı da vermem. Çok istiyorsanız bekler, benden sonra sıranızı hanımefendiye verirsiniz." Amca demesinin tek sebebi sinirdendi.

"Hanımefendinin elindekiler ağır, böyle de duyarsız işte bu dindarlar."  Çok da tiye almıyormuş gibi kadına konuştu.

"Benim elimdekiler daha ağır, vicdan ve merhamet sahibi olmuş olsaydınız şu an böyle bir tartışmanın için de bulunuyor olmayacaktık." Aldıklarını kasa görevlisine uzattı hızla. Çantasından parasını çıkartıp kasadan geçen ürünleri yanında getirdiği bez çantaya doldurdu.

Adamın kadın ile arkasından çekiştirdiğini duyuyordu fakat, gerisini Allah'a havâle ederek çıktı marketten.

🌼🌼🌼

"Ee, hangi ateş attı seni buralara hacı Eymen?"

Buğra, uzun zamandır görmediği arkadaşına mesafeler hiç gelmemiş gibi, aynı samimiyet ve aynı hitapla seslenip amacını sordu. Zira Eymen, meslekten ihraçtan beridir-aklandığı gün de denilebilir- uğramıyordu oraya. Dışarda bir iki görüşmeleri olmuştu yalnızca.

Elini kaldırdı usulca, parmağındaki yüzüğü işaret ederken gözü ile de dokunmuştu. "Aile arası bir söz yaptık, pek duyurmadık daha. Sizi de haberdar etmek istedim."

"Vaay, kardeşim. Hacı'm benim bee, buldun mu kendin gibi hacı bir bacı ha?"

Eymen'in yüzünde küçük bir gülüş peydâ olurken, "Hiç değişmemişsin Buğra." dedi.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jun 07, 2019 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

SESSİZ OYUNTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon