Bölüm-8 Şüpheler

642 87 72
                                    

Şüpheler...

Sabah olmuş, güneş ilk ışıklarını dairenin yatak odasının penceresinden sızarak, geniş yatakta sere serpe yatan genç adamın bedenine ulaştırıyordu. Dün tüm gün arkadaşlarıyla yoğun bir mesai yaptıktan sonra eve gelir gelmez eşofmanlarını giyerek kendini yatağa atmıştı. Uzanış o Uzanış, hâlâ uyanmamıştı çalan saate rağmen.
Nihayet gözlerini açtığında mahmur bakışlarla odayı süzdükten sonra yatağından doğruldu. Yatağının tam karşısındaki duvarda, prize takılı şarj makinesine gidip, bağlı telefonunu aldı. Bildirimler vardı; Emir ve rehberinde olmayan iki kişiden cevapsız arama.

Mesajlara girip Emir'in attığı mesajları okudu sırasıyla,

Ben koşuya çıkıyorum.

Yaklaşık iki saat sonra dört cevapsız aramanın üzerine tekrar mesaj vardı,

Hani bu gece bendeydik ulan, nerde sızdın yine?

Ulan dedi Buğra kendi kendine mırıldanırken, hem kız yok hem rakı, gelmiş alem yapalım diyor. Ne acayip adamsın be Emir.

Fazlasıyla hevaiydi Buğra komiser, nüfus cüzdanının arkasında 'Dini' yazan kutucuğun içindeki 'İslam' yazısı ciddi ciddi yazıdan ibaretti. Uzaktan bile alakası yoktu. Emir komiserin de fazla dinini yaşadığı söylenemese de, en azından Buğra gibi ne içki içiyor, ne de kızlarla münasebetsiz vakit geçiriyordu. Artık çok alakası olmasa da din'le, en azından Buğra gibi değil az çok bilgisi vardı.

Buğra, Emir'e söylenirken diğer gelen bildirimlere baktı. Nil'den gelen cevapsızlar; büyük ihtimalle dünki soruşturma ile ilgili bilgi verecekti.

Bir hafta öncesinde ektiği kızın kızgınlık ve öfke dolu sesli mesajlarını açtığı gibi geri kapattı. Ve bilmediği bir numaradan atılan mesajları okumadı, cevapsız çağrılarına geri dönüş yapmadan telefonunu aldığı yere geri bırakarak hazırlanmak üzere ilk önce duşa girdi.

Buğra Alkum; Emir komiserin ekibinden komiser muavini. Emir'den yaklaşık iki yaş büyük olmasına rağmen ondan daha haşarı, daha haylaz ve daha çapkındı. Emir; her zaman daha ağır olup, durumu kurtaran taraf oluyordu.

Yirmi dokuz yaşının sonlarında olmasına rağmen on sekizlik bir delikanlı gibi her türlü eğlence içerisindeydi. Emir yakışıklılığı ve ağırlığı ile ilgiyi üzerine alırken, Buğra ise sempatik duruşu ve masum gözüken gülüşüyle, Emir hep bir adım önde olsa da ilgiyi hiç kaybetmiyordu.

Emir kaç defa içkinin kötülüğünden bahis etse de, her konuda Emir'e güvenip dinleyen adam, böyle şeylerde ne yazık ki şeytana ve nefsine mağlup olup bırakamıyırdu.

Duştan çıkan Buğra, açık siyah kot ve turkuaz tişörtünü üzerine geçirdikten sonra, çekmecede duran silahını da beline yerleştirip çıktı dairesinden. Asansöre biner binmez telefonunu çıkarıp Emir'i aradı;

"Günaydın," derken neşeli bir sesle, telefonunun karşısındaki Emir de imalı bir ses ile "Günaydın," dedi.

"Tamam be oğlum, dert etme. Telafi ederiz."

"Hı hı, ederiz. Neyse geliyor musun, kahvaltı yaparız."

"Geliyorum abi geliyorum, yalnız bugün benim kızı alıcam ona göre..'

"Tamam, benim kask da sendeydi. Onu da getir."

Derince oflayarak, "Oldu, hadi görüşürüz." diyerek telefonu kapatırken, hızla asansörün düğmesine bastı.

Dairesinden siyah kaskları alıp kapıdan çıkacakken, aynaya bakıp sırıttı. Saçlarının arasına elini sokup karıştırdıktan sonra -ki aslında şekil vermiş oldu- çıktı evden.

SESSİZ OYUNWhere stories live. Discover now