Bölüm- 30 Rev

459 60 109
                                    

30. Rev

Rev; eski dilde korku, heyecan anlamında.

"Abii! Bana bunu nasıl yaparsın?"

Taha elinin altında zannettiği kardeşinin haykırışı arakadan kulaklarına çalınınca, olduğu yere mıh gibi çakılmıştı. Bir eli hâlâ kızın boynuna sıkı sıkı dolanmış şekilde dururken, diğeri kızın karmakarışık ettiği saçlarının arasındaydı.

Tüm hareketi kesilmiş, milim dahî kımıldayamıyordu. Neşeyle gülen suratı ise zaten anında donmuş, gözleri girdiği şoktan nasibini almış bir şekilde iri iri açılmıştı. Yani.. küçük gözleri ne kadar açılabilirse artık...

"Şule.." dedi Taha titreyen, aynı zamanda korkak bir sesle. Gözleri ablasının üzerinden çekilip arkasını görebilecekmiş gibi sol tarafa kaydı iyice.

"Evet abi, Şule. Kardeşin olan hani." Şule'nin sesindeki asabiyeti fark etse de, şu aklının yerinde olmadığı neticesiyle, dalga geçtiğini kavrayamamıştı.

Kardeşi zannettiği kızın saçına daldırdığı elini yavaş bir hareketle oradan çekip çenesine götürerek kendine doğru çevirdi. Gözlerinin odağına düşen tanımadığı yüz ile, birden irkilip kendine gelerek ani hareketle kızı iterek uzaklaştırdı kendinden. "Tövbe bismillah! Sen kimsin?"

Yere kapaklanmayı beklemeyen kızcağız, ellerini acıyan yerlerine götürüp oğuşturdu. "Asıl sen kimsin manyak!" Gözleri tanımadığı genci eksenine alırken, homurdandı. "Önce seviyor, sonra dövüyor."

Yasemin Aybüke'nin yanına koşarken Taha'ya söylememeyi ihmâl etmedi. "Ablacım, n'aptın sen ya!"

"Ne sevmesi be!" dedi Taha, şaşkınlığın sarmaladığı bir hiddetle. "Kimseyi sevmedim ben."

Taha'nın ani yükselişi tüm gözleri üzerine alırken, seslere kayıtsız kalamayan Yaren de üstüne başına çeki düzen vererek intikal etmişti olay mahalline.

"Kim kimi sevmiş?"  Kaşları yukarı doğru kalkarken şüpheci bakışları gençlerin üzerinde dolaşıyordu.

"Yok Yaren abla, ne sevmesi." diyerek kendini savunmaya geçti Taha, "Kimse kimseyi sevmiyor."

Şule de ablası gibi Aybüke'nin kalkmasına yardımcı olurken, "Abim yerime başkalarını koymaya çalıştı sanırım Yaren abla." Bıyık altından gülüşünü fark edemeyen bir Taha'ydı. "Şu an ziyâdesiyle kırgınım." Dudaklarını içe doğru yuvarlayıp sıkı sıkı kapamaya çalıştı ağzını.  Yasemin, koluna bir çimdik atıp kendisine bakmasını sağlarken gözlerini belertti uyarırcasına. 

Taha inanamıyorcasına gözlerini saçları mavi olan iki genç kızın üzerinde gezdirirken, hayreti soluğuna yansımıştı. "Bi bizimki deli sanıyordum, af buyur bacım." dedi.

Aslında saçlarının rengi iyice geçmişken, kızlar bir kaç gün önce haberleşmiş, okuldan çıkışta saçlarını yeniden boyatmışlardı. Hem de birbirinin aynı tonda. Aybüke de saçlarından azıcık kestirince aynı boyda olmuştu, üstelik fiziklerinin de birbirine aşırı benzemesi ile arkadan kesinlikle ayırt edilemiyorlardı.

Taha, sıkıntıyla ensesini ovarken kızlar oturma odasına geçip koltuklara kurulmuşlardı.

"Taha?" Yaren'in kaşlarını kaldırıp Taha'yı süzmesi, biraz utandırmış olsa gerek, elini ensesinden çekip göz kapaklarına bastırdı.

"Abla, vallahi Şule zannettim." Arkasını dönüp giderken, şimdi utangaçlığından ziyâde içine bulaştığı haramdan boğulmuştu.  Üstelik kendisi ile beraber kızı da ortak etmişti günâhına.
Kızın açık olması, namahrem ile samimî olacağını göstermezdi. Tanımadığı birine böyle bir etiketi asla yapıştıramazdı. Odasının kapısını örterken, derince bıraktığı nefesi ile bir tövbe çekti günâhlarına. Rabbine duyduğu hicâb, insanlara duyduğundan daha ağır basıyordu elbette.
Seccâdesine, sonrasında ise secdeye yöneldi. Zirâ, günâhlarına akmak için hazırda bekleyen gözyaşları vardı bir miktar...

SESSİZ OYUNWhere stories live. Discover now