12.Bölüm: ''Kanadı Kırık Kırlangıç''

En başından başla
                                    

Ben aslında oyuna düşmemiştim bana adi bir tuzak kurulmuştu ama bundan da alnımın akıyla çıkabilmeyi başarmıştım. Ekledim. ''Biraz daha devam edersen bu sefer ölürsün söyleyeyim çünkü onun kavga etmek gibi bir huyu yoktur. Anlatabiliyor muyum?''

Ne? Seyit Ali'yi epey koruyor ve onu tanıyormuş gibi davranıyordum.

Bunu yapmıştım.

Çünkü neden yapmayayım?

Ozan kendini üzerimden çekerken onu dokunma gereksinimi dahi duymadan yanından geçip gittim. Beni duymuştu ama anladığına yemin edemezdim. Son zamanlarda iyice zıvanadan çıkmıştı. Gerek kullandığı hap gerek psikolojik sorunları onu yok ediyordu. Ben varken ona yardım ediyordum, bir şekilde faydam dokunuyordu ama artık ben yoktum ve o bensizlikte çürüyordu. Açıkçası umurumda değildi çünkü bunu kendi istiyordu. Ayaklarının altına ellerimle döşediğim taşları yerinden kaldırıp atarak en büyük ihaneti kendine yapmıştı.

Sakin bir şekilde okul bahçesinden içeri girdim ama biraz gecikmiş olacağım ki klasik sabah merasimine denk gelmiştim. Müdür yardımcısı olacak beyefendi tüm okulun önünde yine birtakım kurallar ve duyurular yapıyordu. Ben de bizim sınıfın en arkasında yerimi almıştım. Bıkkın bir halde bu monoton konuşmanın bitmesini bekleyerek başımı öne eğdim. Şükürler olsun ki kısa sürede bitmişti. Yani bir on dakika sürmüştü...

Tırnak ve saç bakım kontrolünden sonra sınıflarımıza çıkmaya başladık. Semih sırasından taştı ve beni bularak yanıma geldi. ''Günaydın,'' dedi sakin bir sesle. ''Nasılsın?''

''Fena sayılmaz,'' diye cevapladım. ''Ama bugün biraz daha iyiyim.''

''Güzel giden şeyler mi var?'' diye sordu kaşlarını çatarak, epey meraklıydı. Dudağımın kenarını kıvırdığımda bundan iyice şüphe ederek beni durdurdu ve gözlerimin tam içine baktı. ''Yoksa o Seyit Ali denen çocukla mı çıkmaya başladın?''

''Daha neler?'' diye baktım aval aval. ''Yüzüm gülüyor diye neden aklına hemen bir erkek geliyor?''

''Kız mı gelsin yani?''

Gözlerimi devirdim. ''Öf Semih vallahi oksijen israfısın sen.''

''Neden mutlusun öyleyse, paylaş benimle de mutluluğun artsın.''

''Bilmem,'' dedim omzumu silkip yeniden yürümeye başladığımda. ''Çok çok mutlu sayılmam ama iyiyim bugün. Keyfimi kimse bozamaz. Sen bile.''

''Bunu zaten yapmam,'' dedi sınıfa girdiğimizde. Çantasını sıraya varmadan on adım önce atarak konuştu. ''İlk ders edebiyat ve müdür yardımcısı sağ olsun on dakika kıyak geçti bize. Edebiyatı dinlemektense gider müdürü dinlerim sabaha kadar.''

''O kadar da değil,'' diye mırıldandım ben de sırama yerleşirken. ''Sıkıcı ama o konuşmaya da katlanılmaz.''

Semih aksine hareket etmezken yanıma geldi ve oturdu, zaten o sırada eş zamanlı olarak Narin Hoca elinde ders araç ve gereçleriyle içeri girdi. Birkaç dakika sonra yoklamayı aldıktan sonra sınıfa dönerek, ''Son günlere geldik sayılır,'' dedi. ''Birkaç konumuz kaldı arkadaşlar. Benim şöyle bir fikrim var. Konularımız bittikten sonra en başından özet geçerek burada birlikte test çözelim, üniversite sınavınıza yönelik sorular olacak.''

''Çok iyi olur hocam,'' dedi ön sıralardan biri.

Diğeri ekledi. ''Aynen hocam tekrar etmek güzel olur.''

Kimse olumsuz bir yanıt vermezken Narin Hoca tatmin olarak kitabın kapağını açtı ve kaldığı yerden konuyu anlatmaya başladı. Ben de onlara ayak uydurarak kitabımın kapağını açtım. Dersi boş gözlerle dinlemeye kendimi ayarladığım vakit telefonum titredi. Gelen mesaja sıranın altında baktım.

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin