12.Bölüm: ''Kanadı Kırık Kırlangıç''

112K 9.3K 13.8K
                                    

Tove Lo - Thousand Miles

Lea Michele - Run To You 

Merhaba. Biz geldik. İçime sinen bir bölüm oldu ve bir günde yazdım. Tabii elim, gözüm, belim gazi oldu ama neyse. :') Sizler de lütfen oy ve yorumlarınızla destek olun. Keyifli okumalar.

12. Bölüm: ''Kanadı Kırık Kırlangıç''

Bir mesaj yüzümü güldürmeye yetmişti.

Çok değil sadece bir mesaj bile kalbimdeki bu atışı değiştirebilmişti. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamak için çaba sarf etmemiştim ama göğsümün içindeki o şey çizgisinden taşmış, başka yöne sapmıştı. Vay be! Bu kadar kolaydı demek, bunca zaman sonra tek bir cümle bile bunu başarabilmişti.

Güldürün o zaman beni onun bunun çocukları, sürekli üzüyorsunuz.

Mesajı birkaç sefer okuduktan sonra ona dönüş yapmadan telefonu kilitledim ve cebime koydum. Güneş gözlerime bir ayna gibi ışıldamaya devam ederken derin bir nefes alıp, kendimden müthiş emin bir şekilde okula uzanan kaldırımda yürümeye başladım. Ozan hâlâ orada duruyordu ve belki de beni bekliyordu. Beklesin, daha çok beklerdi.

Okul bahçesine yaklaştığım her adımda yüzümdeki tebessüm artıyor ve bu karşı konulmaz bir hâl alıyordu. Neden bilmiyorum ama sürekli gülesim geliyordu. İnsanların beni deli sanmasını isteyecek kadar gülmek istiyordum.

Ellerimi kapüşonumun cebine koydum ve başım dik bir vaziyette okul bahçesine iyice yaklaştım. Ozan beni görür görmez sırtını yasladığı beton duvardan ayrıldı ve sargılı koluyla yanıma gelip tam karşımda durdu. Önümü kesti. Boynundan aşağı kalın beyaz bir bandaj iniyor kolunu kalp hizasında tutuyordu. Yüzüne baktım ve tek yaranın kolu olmadığını gördüm. Suratındaki bazı kısımlarda da kesikler ve izler vardı. Gülümsememi bastırmaya çalışıp alçılı koluna odaklanarak, ''Dur dur,'' diye dalga geçtim. ''Pilot kalem ver de, imzamı atayım. Adettendir.''

Ozan çabucak bir reaksiyon gösterip kaşlarını çatarken, ''Beni sinirlendirme,'' diye konuştu. Sesi tok ve ciddiydi.

''Sinirlensen kaç yazar ya?'' diye alay ettim gözlerinin içine bakarak. Yüzündeki yaraları incelemeye başlarken ekledim. ''Çok yakışmış ha bu surat. Keş tipine fıstık gibi cila olmuş.''

''Leyla kes şunu çok fena olacak yoksa!''

''Hadi lan oradan!'' diye salladım kafamı. ''Ne sandın ki? Bu pisliğin üzerine basıp geçeceğimi mi? Yok sayacağımı mı?''

''Sen değil o yaptı bunları,'' dedi Seyit Ali'yi kast ederek. Bunu biliyordum ve çok da memnundum. Hak ettiği dil buydu demek ki, bundan anlıyordu. ''O herife bu fırsatı veren sensin.'' Dişlerini sıkarak üzerime eğildi. Gözlerime ateş gibi bakıyordu lâkin zerre korkum ve çekincem yoktu. ''Yatıp kalkıyorsun değil mi lan onunla?''

Tepki bile vermedim, şaşırıp abartmadım da zira bunu istiyordu. Hır, gür çıkarayım ve ona istediğini vereyim istiyordu. Ben kendimi biliyordum ki, neden başkasına bir şey kanıtlamak zorunda bırakayım kendimi?

''Ozan,'' diye baktım ateş saçan gözlerine inat ona bir damla su ile giderek çünkü benim bir damlam onun kocaman yangınını bile söndürürdü. ''Siktir git başımdan!''

''Yok öyle bir şey bile diyemiyorsun,'' dedi hırlayarak. ''İnkâr bile etmiyorsun.''

''Geçen gün yan yana gördün diye beni okula maskara eden sensin, şimdi bunu kabul edeyim de adımı tüm şehre duyur değil mi?'' diye yükseldim bir anda. Yok, asla kendimi hâkim olamıyordum. ''Senin gibi bir şerefsizin oyununa düşmem bir daha. Onunla da aramda ne olup olmadığı seni zerre ilgilendirmez.''

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin