"Seni zayıf falan sanmıyorum," diye homurdandı sinirlenerek. "Sadece-"

"O zaman yanında olmama izin ver!" diyerek lafını kestim. Gerçekten sinirlendiğimi görünce biraz şaşırdı. "Sana destek olamayacak kadar zayıf olduğumu düşünüyorsan neden birlikteyiz biz? Eğer böyle-"

"Tamam!" diyerek susturdu beni sesini yükselterek. "Tamam sus," dedi sonra daha sakin bir şekilde. "Geleceksin ama elimi asla bırakmayacaksın!" dedi sertçe. "Etrafa bakmayacaksın! Kimse ile konuşmayacaksın!" Sonra en önemli kuralı söylüyormuş gibi tane tane konuştu. "Ne yaparsam yapayım bana engel olmaya çalışmayacaksın!"


***

Asıl gideceğimiz yere gitmeden önce bir mağazaya geldik. Oraya lise forması ve günlük kıyafetler giyerek giremeyeceğimizi bu yüzden yaşımızın üstünde bir kılığa girmemiz gerektiğini söyledi Ayaz.

Biz mağazaya girer girmez görevli kadın hemen yanımıza gelip bizi selamladı. "Hoş geldiniz efendim size nasıl yardımcı olabilirim?"

Ayaz görevli kadını yok sayıp bana çevirdi başını. "Kendine bir elbise seç," dedi. Başımı sallayıp yanından ayrılacağımda kolumdan tutup durdurdu ve uyarıcı bir bakışla süzdü beni. "Oraya gittiğimizde birilerini gebertmem gerekmesin anlaştık mı?"

Gözlerimi devirip kolumdaki elini ittim ve elbiselerin olduğu bölüme doğru ilerledim. Sanırım o da kendisine bir takım alacaktı.

Dört beş elbise seçip boş bir kabine girdim oyalanmadan. Elbise denemek gerçekten zordu bu yüzden seçtiğim elbiselerin hepsini denemekten vazgeçip ikinci denediğim elbiseyi almaya karar verdim.

Üzerime yapışan, siyah mini bir elbiseydi. Göğüs dekoltesi yok denilecek kadar azdı. Göğüslerimin alt kısımlarını açıkta bırakacak bir şekilde gelen kumaş parçası tam ortada birleşerek elbisenin tek parça olmasını sağlamıştı. Belim ise tamamen açıkta kalıyordu. İddialı mıydı? Bana göre öyleydi ama gideceğimiz yerde sönük kalacağına emindim.

Seçtiğim zarif, siyah topuklu ayakkabıları da giyip çıktım kabinden ama gördüğüm görüntü ile olduğum yere çakıldım. Değil bir adım daha atmak nefes bile alamadım.

Ayaz tam karşımda giydiği siyah takım elbisenin hakkını fazlasıyla vererek dikiliyordu. Benim kabinden çıktığımı görmemişti çünkü gözleri ceketinin kol düğmelerini ilikleyen ellerindeydi.

Bu görüntüyü hafızama kaydetmek ve ömür boyu saklamak istedim o an. Kol düğmesini iliklediğinde başını kaldırdı ve göz göze geldik.

Vücudumun yüzde yetmişi açıkta olduğu için yanaklarım ısındı birden. Bakışlarının yoğunluğu altında adeta kıvrandım birkaç saniye. Mavi gözleri üzerimde donup kalırken dudakları aralandı hafifçe sonra kaşları çatıldı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

Bana doğru gelirken, "Sen bana katliam yaptıracaksın," dedi. Sinirliydi ama gözleri büyülenmiş gibi bakmaya devam etti.

"Teşekkür ederim sen de çok hoşsun," diye alay edip koluna girdim kadınsı bir edayla. Kasaya doğru yürürken, "Uzun bir kaban alacağız bir de," dedi görevli kadına. "Diğer eşyalarımızı da bir çantaya koyun. Bu kadar."

"Tabii efendim," dedi kadın ve gözleri bana kaydı. "Kaban hanım efendi için olacak değil mi?"

Ayaz nefesini dışarı bıraktı. "Evet." Sonra tekrar bana dönüp baktı ve mırıldandı. "Bugün senin yüzünden kimse ölmese bile ben öleceğim gibi..."

ZEHİR (1)Where stories live. Discover now