DİVANE- BÖLÜM 23-

121K 5.7K 1.9K
                                    

Medya: Gökhan Yaman
• Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.

(Divane 80 bin okunmayı aştı, hepinize çok teşekkür ederim.)

Bu bölümü sevdiğiniz ve size iyi gelen slow bir müzikle okumanızı tavsiye ediyorum.

Üzerime ansızın çöken kara bulutlar sert ve şiddetli yağmurunda beni adeta boğarken karanlığın içine hapsolmuştum. Düşünme kabiliyetim elimden söküp alınmıştı sanki, mantıklı olamıyordum. İçimi kemiren o korku saklandığı yerden gün yüzüne çıkmış yine mutluluğumu gölgesi altına almayı başarmıştı.

Kelebeğin ömrü kadardı benim sevinçlerim hep.

Neyin cezasını çekiyordum, neden mutluluğuma sürekli engeller çıkıyordu bilmiyordum.

O aptal mesajı defalarca okumuş olmama rağmen inanmak istemiyor tekrar tekrar okuyordum. Bunları yazan, bunları yapan benim öğretmenim olamazdı. Benim tanıdığım Gökhan hoca bu değildi, ya da ben onu doğru tanıyamamıştım. Aşka sevgiye sığacak birşey değildi yaptıkları, resmen saplantıydı.

Kendi yaptığının bana gönderdiği videodan daha büyük suç olduğunu göremeyecek kadar saplantılı mıydı gerçekten? Bu kadar mı kör olmuştu?

Yüzüme çarpan su tanecikleriyle boğuştuğum düşüncelerimden sıyrıldığımda korkuyla irkildim. Simge karşımda sırıtarak benden tepki beklerken donmuş gibiydim, kıpırdayamıyordum. Simge'nin de bu sırada bakışları ciddileşip telefonuma kaydığında yolunda gitmeyen birşeyler olduğunu söylememe kalmadan anlamıştı elbette.

"İyi misin?" Diye fısıldadı sessizce.

Başımı mekanik bir hareketle olumsuzca salladığımda beni sevdiğini savunan insanların canımı yakmasından yorulmuştum. Zorla elde edilen birşey ne kadar doğru olabilirdi?

Her defasında uzak duracağını söylemesine rağmen neden peşimi bırakmıyordu?

"Tatlına dokunmamışsın." Dedi huzur bulduğum ses.

Yanıma ne zaman oturduğunu bile fark etmemiştim dalgınlıktan. Yavaşça ona dönüp kalbim ve mantığımla savaşmaya başladığımda ilgili bakışları saniyeler içinde koyulaşmıştı, tek lafımla dünyayı yıkacağından hiç şüphem yoktu.

Ama ya onun canı acırsa?

Tek başıma verdiğim onca savaştan sonra avuçlarıma aldığım sevgisini beladan uzak tutmak istiyordum. Gerekirse onu kendimden uzak tutar yine de canının yanmasına müsade etmezdim. Beni korumak isterken kendini ateşe atmasına göz yumamazdım.

"Ye-yemek çok geldi, birazdan yerim." Dedim telefonumu kapatıp cebime hızla atarken.

Simge ve diğerleri masayı toplamaya başladığında yerimde huzursuzca kıpırdandım. Kuzey ondan kaçırdığım bakışlarımı çenemden hafifçe tutup kendine çevirdiğinde ona sarılıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum.

Kendimi dünyanın en aciz insanı gibi hissediyordum.

"Azra, birşey mi oldu güzelim?" Dedi kalbimi okumak ister gibi gözlerime bakarken.

Beni ona yalan söylemeye mecbur eden herşeyden nefret ediyordum.

Başımı olumsuzca sallarken kalbim yalanımı anlasın diye yalvarıyordu. Sonunun hayli kötüye gittiğini bildiğim işe onu nasıl dahil edecektim? Zincirleme bir yalan kuyruğunu öğrendiğinde yüzüne nasıl bakacaktım? Bildiğim tek şey Kuzey er ya da geç öğrenecekti ve işte o zaman ben kendimi asıl çıkmazın içinde bulacaktım.

DİVANE ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin