DİVANE- BÖLÜM 9-

120K 5.7K 774
                                    

Medya: Azra Sönmez
• Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.

Vazgeçişin kıyısındaydım, az önce çıktığım o uçurumun aşağısında beni dibi olmayan bir okyanus bekliyordu. Onlar benim akıttığım gözyaşlarımdı. Birbirine çarpan hırçın dalgaların sesi ise benim ona haykıramadıklarımdı. Gök yüzünü kaplayan kara bulutlar gözlerimi kapatacağım her an  canlanacak başkasıyla olduğu görüntülerdi. Yıkık döküktüm, ama garip olan hala karşılarında dikiliyordum.
Ruhum çekilmiş, kalbim çoktan duvarların arkasına saklanmıştı daha fazla kırılmamak için. Canan yere saçılan sarmalara şaşkınlıkla bakıyordu.

Kuzey mi?

Tam gözlerimin içine.

Yüzüne söyleyemediğim her şey zehir olup kalbime akarken, tek çarem onları göz yaşı olarak dışarıya atmaktı ama ne yeri ne de zamanıydı burası. Gözlerimi kaçırdığımda Kuzey Canan'dan uzaklaşmış pusulasını da onun ellerinden kurtarmıştı.
Benim güzel hayallerimle verdiğim pusula Canan'ın elleriyle kirlenmişti.

"Ben şey, özür di-lerim."
Nefesimi düzenleyememiş, kekelemiştim ama bu en son umurumda olacak şeydi. Ayaklarım benden bağımsız koşmaya başladığında dışarıdakı soğuk beni karşılamadan önce duyduğum son şey bana artık huzur değil acı veren Kuzey'in adımı bağırmasıydı.

Ellerimi cebime sokup ceketime daha da sokuldum, eve gitmek istemiyordum. Rüzgar yalnızlığımı acı acı yüzüme vururken titreyen dişlerim, vücudum kalbime verecek bir teselli bulamıyordu, çünkü yoktu.
Ayaklarım beni çocuk parkına getirmişti. Etrafıma göz gezdirdiğimde yanağımdan süzülen yaşlar tenimi daha da üşütüyordu.
Gecenin ayazında bana eşlik eden sadece boş salıncağın rüzgardan ortaya çıkan gıcırtı sesiydi. Bacaklarımın beni daha fazla taşımayacağını anladığımda bir banka kendimi adeta attım. Ellerimle yüzümü kapatıp sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda kimsenin olmaması işime yarıyordu.
Ne umutlarla girmiştim oysa ki o dükkana.
Kuzey'in gözlerinde bir kaç saniyeliğine gördüğüm pişmanlık kırıntıları duvarlarını çok kısa da olsa indirdiğini işaret ediyordu ama ben artık ona ulaşmaya çalışmayacaktım.

Yağmur atıştırmaya başladığında çalan telefonumun sesini defalarca önemsemedim.
Yalnız kalmak istiyordum, uzun bir süre.

Ne kadar süredir oturduğumu bilmiyordum ama biraz daha durursam evdekilerin meraklanacağından zar zor ayağa kalktım.
Yağmur, göz yaşlarımla birlikte akıp giderken içimde biriktirdiğim her şeyden bu şekilde kurtulmak istiyordum.

Telefonum ısrarla tekrar çalmaya başladığında Simge arıyordu. Boğazımı temizleyip açtım, eminim geldiğinde dükkanda beni bulamayınca korkmuştu.

"Azra, oh sonunda. Niye açmıyorsun ya delirecektim. Neredesin? İyi misin?" Diye sordu ardarda.

Telaşlı sesi konuşmasını sürdürürken sorduğu soru az önce olanları tekrar gözümün önünde canlandırmaya başlamama sebep olmuştu. Titreyen çenem ve boğazıma oturan düğüm konuşmamı imkansız hale getirirken ağzımdan zorla tek kelime çıkabilmişti.

"Yoruldum."

Eve yaklaşıyordum ve oldukça ıslanmıştım. Ceketimin beresini başıma geçirdim. Simge derin bir nefes aldı.

"Melek kalplim benim, dükkana geldiğimde Canan yeri temizliyordu. Abim her zaman ki gibi sigara içiyordu. Bir şeyler olduğunu anladım. Azra her ne olduysa, artık ne diyeceğimi bilmiyorum. Kendini üzmeni istemiyorum. Ne hali varsa görsün bırak şu kalpsizi." Dedi, kendi abisi için kalpsiz diyecek raddeye gelmişti durumumuz. Acınasıydı.

DİVANE ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin