43. bölüm

5.7K 128 1K
                                    

Elif ile tanışmaya hazır mıyız  ?
O zaman  bol vote ve yorum gelsin 💙😎

  Rüzgar yüzümdeki yaşlara değince içimi ürperten bir soğukluk oluştu. Bu içimdeki yangının soğumasına yetmiyordu. Yetemiyordu.

"Elif"

Ben şimdi herkes için o küçük kızdım. Elif'tim. Bu sefer adımı seslenen kişiye bakmadım. Bakamadım Ef'in yüzüne.
Kerem'in doğum gününde diktiğimiz çamın yanında oturup sanki bir çocuğun başını okşar gibi okşuyordum küçük fidanı. Bir kızıldereli inancıyla hemde. Buna ihtiyacım vardı.

Belki 3 saat belki de 4 hiç sesim çıkmadan doya doya ağladım. Sustum sonra güldüm biraz daha güldüm. Daha güçlü güldüm. Ve tekrardan sıralandı gözyaşlarım.

Geçmiyordu. Bir mal gibi satılıp kullanılıp atıldığım gerçeğinin acısı geçmiyordu. İlk yenilen darmadağın edilen piyon olduğum gerçeği nerden baksan ortadaydı. Saklambaç bitmişti. Ben söbelenmiştim. Oyun bitmişti. Küçük kız çırılçıplak kalmıştı.

"Kaçalım mı Hakan ?"

Uzun bir süreden sonra tıpkı benim gibi  zaman zaman ağlayıp zaman zaman beni saran Hakan'a bir soru sorabilmiştim.

"Kaçalım olmaz mı ? Bilmediğimiz bir şehre hatta bir kasabaya. Bizi tanımayan maskelerimize kanan insanların arasına karışalım "

Ayağa kalktı. Ve elini bana uzattı. Hiç düşünmeden tutardım ben bu eli. Ama gücüm kalmış mıydı ? Ef Elif'le içimde deli gibi savaşırken ne bekliyordu beni ?

"Tut elimi !"

"Tut haydi kaçıyoruz "

Gerçekçi olup olmadığına bakmak için kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Kanlanmış gözleri gözlerime değince içim ısındı. Ve hiç kuşku duymadan tuttum elini. Her şeyden herkesten kaçabilirdik ama birbirimize sığınmak şartıylaydı bunu bir kez daha anladım.

Bende ayağa kalkınca Hakan hızlı hızlı yürümeye başladı bende peşinden pata küte gidiyordum yine. En sonunda arabaya geldik.

"Ama sakın konuşma olur mu Ef ? Sadece bir süre. Ağlama da !"

Bu bir çeşit emir karışımı ricaydı. Kafamı usul usul sallayıp emniyet kemerimi taktım. Onun kaçma şekli de sevme şekli gibi farklıydı tek bildiğim şeyde buydu.

Kaçıyorduk. Şehrin üzerimize yıktığı çığ gibi sorumluluklardan bir parça kurtulmak için. Bir ümit var derler ya bir ümit yaşatırsına...
Uzun bir yolculuktu karanlık iyice çökmüştü güne. Güneş usuldan terk etti kuzey yarım küreyi. Ama gölgesi ayda saklıydı ; Bilene ve hissedene...

En sonunda Şehrin sınırları içerisinde bir köyün yakınlarında dağlık bir yerde ilerlemeye başladık. Bozuk yolda araç biraz zorlansa da sonunda aradığını bulmuştu Hakan . Arabayı durdurdu. Ve yine hiçbir şey söylemeden indi. Birkaç dakika arabada bekledim. O ise tam kıyıda biraz kendi başına yürüdü. Bu beni beklediğini düşündürdü bana. Gücümü olduğu kadarıyla toplayıp indim arabadan. Sessizce durdum yanında yüzüme baktı. Hissediyordum. Ama ben uçurumun gibi olan yamaçtan aşağıya bakmaya devam ettim.

Sessizlik ve karanlık hiç bu kadar iyi gelmemişti bana. Gözlerimi kapadım ve sessizliğin sesini dinledim. Ama olmadı içimde gerçekten çığlık çığlığa bir savaş vardı. Gözyaşları karışmıştı intikam yeminlerinin arasına, çaresizlik ise bir köşede ben buradayım diyordu. Zordu susturması bu kaosu. Hakkıydı çünkü yıllar sonra sırası gelmişti susmayacaktı.

İyi Ki Geçtiler Where stories live. Discover now