28.Bölüm

7.4K 192 143
                                    

--
Peki ya balığın içine sığmayanları misafir eden denize hangi rengi yakıştırmalı şimdi? Sustuklarım kadar yokum ve konuştuklarım kadar var hissediyorum bu aralar.
Öyleyse var mıyım yok mu; diye soramıyorum kendime.
Farklı şarkıların benzer ezgilerine dalıp giderken, aynı duyguların boşluklarına düşüyorum.
Ne anlatabiliyorum kelam kelam, ne de tam manası ile yutkunabiliyorum içimdeki soru işaretlerini. Halbuki bu susma vaktine kendimi inandırmıştım ben.
İskambil kağıtlarından yapma evleri yıkmaya benzemiyor bu ama anlatamıyorum da ne denli aşılması zor bir temel taşı ile boğuştuğumu. Bildiğim tüm kelimeleri unutmak gibi, sayfalarca yazacak kadar biriktirmişken, elinin tutmaması ve lal olması gibi dilinin haykırmak gibi ağzın kapalı, gözlerin fal taşı gibi...

Halbuki insan iki kelime ile kalp ağrısını giderebilecekken belki de, boğmak yerine içindeki denizde tüm korkuları, neden sarılır onlara sım sıkı, canından can gidecekmiş gibi...
İçimde bir kuraklık var, yağmura susamışcasına kendini mühürlemiş yüreğim ile boğuşan, içimde bir malup var, kime yenildiğini anlamayan."

"Kan kusup kızılcık şerbeti içtim dedim o gün içimden "

Kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Beni dinliyordu. Hikayemi ezbere bilmek bir an olsun bana dair bir şeyleri kaçırmak istemiyordu. Yaşadıklarım içini ürpertmişti. O kadar da vardı tabi. anlattıklarım öyle her insanın kaldırabileceği şeyler değildi. Gerçi bende pek taşıyamadım bunları yeri geldi hastanelik ettim kendimi yeri geldi tımarhanelik. Bir yerde bitirmek istedim işte. Sustuklarıma bir son vermek veya sonsuza kadar susmak demek gibiydi.

"Seni yaralayan her şeyi yok edeceğim. Söz veriyorum her şeyi birlikte aşacağız ."

Biliyordum. Onunla birçok şeyin üstesinden gelebilirdim. Bunu şu anda aynı koltukta uzanıp belimi sarmasına izin vererek bile kanıtlıyordum aslında. Omzuma minik bir buse kondurdu. Gözlerimi kapadım o sırada, huzur gerçekten varmış, sevilmek ve sevmek gerçekten güzelmiş... bu kadar sene sonra kavuşmak ayrı bir lezzetmiş.

Gözlerim gözlerini her bulduğunda onu daha fazla hissetmek istiyordum. Daha fazla yaşamak yaşatmak. Belki de o olmak istiyordum. Uzanıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. O ise elinin tersini omzumda kıvrak hareketlerle gezdirmeye devam etti. Biraz düşünceliydi. Nasıl diyordu haykırıyordu belki de. Bunlara susacak kadar taş mıydı bu kız ? Kimdi o adam diyordu belki de.

O sırada kapının açıldığı duyduk. Biraz oturduğu yerden toparlandı. Ve gelen kişiye seslendi.

"Dayı sen misin ?"

Kapı yavaşça kapatıldı o sırada. Ve aynı zamanda Hakan'ın sorusuna cevap verildi.

"Benden başka kim olacak evlat. Benim ya "

Ayhan Hoca'nın sesini duyar duymaz kendimi Hakan'dan uzaklaştırdım. Böyle güzel şeylerin özel ve gizli yaşanması gerektiğine ; Toplum Ahlak kuralları çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğine inanıyordum. Öyle de olmalıydı.

"Salondayız "

Cevap vermek yerine bir süre sonra salona girdi. Onu görünce ne yapacağımı şaşırıp kaldım. O benim meraklı Ayhan Hocam iken , Şimdi. Nasıl açıklamalıydım bilmiyorum ama şimdi farklıydı.

"Hoşgeldin Ef "

Minnetle kendisine gülümseyip biraz toparlandım olduğum yerde. Kendimce gerginliği atıyordum üzerimden.

İyi Ki Geçtiler Where stories live. Discover now