12. BÖLÜM

44.9K 1.3K 201
                                    

Zeynep, doğruca evine gitmiş, alelacele bir duş yapıp üzerini değiştirdikten sonra merkeze doğru yola çıkmıştı. Kafası çok karışıktı. Bu gibi durumlarda her zaman yaptığını yaptı yine. Kafasını karıştıran şey yerine işine odaklandı.

Elinde karton kahve bardağıyla işe geldiğinde masasının üzerinde yine bir koli duruyordu. Kolinin üzerindeki zarfı açtığında bu kez bir gülümseme kapladı yüzünü. “İnadı bırak, her yudumunda beni düşünmenin keyfini yaşamak istiyorum.” Bu kez imza yoktu. İmzaya gerek de yoktu, elbette.

Esra, onun koli ve zarfla ilgilendiğini görünce “O robot kılıklı adam az önce getirdi, komiserim. Almayacağınızı söyledim ama beni duymadı bile. Bıraktı, gitti. Ben de ne yapacağımı bilemedim.”

Zeynep gülümseyerek “Boş ver. Bu, bumerang gibi… Almasaydın da bir şekilde bu kutu yine buraya gelecekti Esra. Sıkma sen canını! Çağatay geldiyse söyle de şunu kuruversin. Ödül olarak bir fincan kahve verebilirim belki ona da. Bu arada Erol Başkomiser geldi mi?”

“Geldi amirim. Odasında.”

“Ben onun yanına geçiyorum, biraz.”

Zeynep, Başkomiser’in oda kapısını tıklatıp içeri girdi. Erol Başkomiser keyifsiz görünüyordu. Takım elbisesinin ceketini çıkarıp koltuğun arkasına asmış, kravatını gevşetmiş, gömleğinin kollarını sıyırmıştı. Önündeki bir dosyayla ilgileniyor gibiydi. Okuma gözlüğünün üzerinden kimin girdiğine baktı. Zeynep, olduğunu fark edince masanın önündeki koltuğu işaret edip dosyasına döndü.

Zeynep, bu durumda konuşmaması gerektiğini bilirdi. Sabırla bekledi. Adam, sonunda dosyayı kapayıp “Var mı bir gelişme?” diye bezgin bir tavırla sordu. Zeynep

“Amirim, buradaki sızıntıyı bulduk. Haber vermemi istemiştiniz.”

“Kim o şerefsiz, orospu çocuğu?”

“ Zafer, amirim!”

“Zafer mi? Bizim Zafer… Emin misin Zeynep?”

“Amirim, bilgiyi nasıl edindiğimi size söyleyemem ama çok eminim!”

“ Niye böyle bir halt yedi ki bu herif?”

“ Beni pek sevmez biliyorsunuz, sizin de beni kolladığınızla ilgili bir takıntısı vardı. Eğer izin verirseniz, ben onu bülbül gibi öttürürüm, amirim!”

“Hayır! Sen bu işe karışmayacaksın! Ben o herifi un ufak edip köpeklerin önüne atmazsam Erol Başoğlu değilim! Sen çekil ve izle!”

“Bu arada amirim, Gizem Yurteri davasında fena tıkandık. Kızın eski sevgilisini bulduk ama getirdiğimizde konuşacak hâlde değildi, pek. Bugün Çağatay’la gidip onunla tekrar konuşacağım!”

“Tamam, sen işine bak! Aceleye getirme. Bu işte kesin sonuç istiyorum. Haaaa, Zeynep!”

“Buyrun amirim!”

“Masanın üzerindeki koliyi görmedim zannetme!”

“Amirim, ben de şimdi fark ettim. Yani, biliyorsunuz ben iade etmiştim ama…”

“Kerem Sayer, laftan anlamaz, değil mi?”

“Öyle amirim!”

“O kahveden derhal bir fincan istiyorum.”

“Baş üstüne amirim!”

Zeynep, masasına döndüğünde Çağatay, çoktan makineyi kurmuş, şekerci dükkânı önündeki çocuk gibi karşısında bekliyordu. Zeynep, kutudan çıkan kahvelerden bir paketi ona atıp

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin