27. Bölüm - Careless, careless, shout anonymous, anonymous.

6K 463 73
                                    

Hara kapıyı açtıktan sonra çantasını kapının önüne koyup içeri girdi ve girişe baktı; ev oldukça sakin ve sessiz görünüyordu.

Junmyeon elindeki torbalarla mutfağa yönelip yiyecekleri yere koydu. Ardından kollarını kaldırıp gerindi. Ve Hara'yla gözgöze geldiler.

İkisinin aklında da tek bir soru vardı.

Baekhyun ve Chanyeol'ün gecesi nasıl geçmişti?

''Önce sen!'' dedi Junmyeon işaret parmağıyla kahverengi saçlı kadını göstererek, ancak kadının yüz ifadesi birden bozuldu ve sanki üstüne bir şey atlamış gibi geriledi.

''Saçmalama, Junmyeon. Sen onların abisisin, sen gitmelisin.'' Ellerini beline koydu ve kocasını işaret etti.

''Peki gitmek istemiyorsam?

Hara kaşlarını çattı. ''Sana git dedim Junmyeon.'' Genç adam onu umursamadan eğildi ve torbanın içindeki tuvalet kağıtlarını çıkardı. Karısına yaklaşıp eline verirken gülümsedi.

''Bunlar ne için?'' diye sordu Hara elindekilere bakarak.

''Tuvalete giderken aynı zamanda Baekhyun ve Chanyeol'ü kontrol edebilirsin bebeğim,'' dedi Junmyeon, kadını omuzlarından tutup ters çevirdi ve sırtından hafifçe itti, ''Hadi yukarı çık tatlım.''

Kadın gözlerini devirdi ve elbette ki sarı saçlı genç adam bunu görememişti, ''Senden nefret ediyorum,'' diye homurdandı.

''Ben de seni seviyorum hayatım,'' dedi Junmyeon kadının yanağına küçük bir öpücük kondurarak.

Hara merdivenlere yöneldiğinde hala içinden Junmyeon'a sövüyordu.

*

Odanın açık penceresinden tıpkı çok tatlı bir şarkıymış gibi bir ses yankılanmaya başladı, güzel bir rüya gören Baekhyun'a çok tanıdık geliyordu bu ses. Alışkın olduğu bir tınıydı.

Öten küçük kuşların sevimli sesleri.

Nazik melodi kulağında yankılanırken, pencerenin perdesinin arasından tıpkı açık kapı bulunca kaçan bir kedi gibi süzülen güneş ışığı gözkapaklarına vurmuştu. Ve bu, gözlerini hafifçe kırpıştırmasına sebep olmuştu.

Bu da tanıdık geliyor gibiydi. Güneş ışığı ve serçelerin sesiyle uyanmak yani.

Bunlar Baekhyun'a sanki daha önceden yaşamış gibi geliyordu. Uyandığında kendini hastanede bulmuştu, hastane binanın arkasındaydı ve karanlık bir yerdeydi. Oraya ne güneş ışığı, ne de kuşların tatlı melodisi vuruyordu.

Öyleyse, bu odadaki her şey neden Baekhyun'a bu kadar tanıdık geliyordu?

Kahverengi saçlı genç bunları umursamadan kendini tam önündeki vücudun göğsüne daha çok bastırdı. Chanyeol'ün üstünde gri bir tişört vardı ve dünyadaki en güzel şey gibi kokuyordu.

Yani Chanyeol gibi.

Baekhyun yeniden bir rüyaya dalarken, o sırada yavaşça kapı aralandı. Genç kadın kafasını kapıdan hafifçe sokarken, yatakta birbirine sarılarak uyuyan iki genci gördü.

Chanyeol'ün kolu Baekhyun'un omzuna dolanmıştı ve onu kendine bastırıyordu. Ve küçük olanın yüzü onun tişörtüne gömülmüştü.

Hara'nın yüzüne istemsizce mutluluk dolu bir gülümseme yayıldı, çok tatlı görünüyorlardı. Ve eskisi gibi... Bu onu sevindiriyordu.

''Sonunda,'' diye mırıldandı Hara, ''Sonunda, eskisi gibisiniz.''

*

''YAH! SİZİ KÜÇÜK PİÇLER! ÇABUK UYANIN VE KAHVALTIYA GELİN!''

Öfkeyle karışık gür bir sesi  duyan Chanyeol hafifçe gözlerini aradı ve yüzünü buruşturdu. Bu andan aslında nefret ediyordu ama şimdi... Neden garip bir mutluluk hissetmişti?

''Imh,'' diye küçük bir homurtu çıkardı ve Baekhyun'un omzundaki tutuşunu sıkılaştırdı. Çocuğun kokusu burnunu doldururken her şey çok tanıdık geliyordu.

Eskisi gibi?

Birkaç dakika sonra Chanyeol gözlerini tamamen açtı, uykusundan az da olsa sıyrılmıştı ancak Baekhyun hala uyuyordu. Melek yüzü ifadesizdi.

Chanyeol kolunu onun omzundan çekip yanağına götürürken kocaman gülümsedi, ardından eğilip küçük dudakları yavaşça öptü.

Uyuyan Baekhyun'a,

''Seni seviyorum,'' derken tekrardan gülümsüyordu.

*

''Omlet güzel olmuş mu?'' diye sordu Junmyeon tabağındaki kesilmiş yumurtaları yemeye çalışan kardeşine.

Baekhyun yumurtayı ağzına tıkıp yuttuktan sonra, ''Eline sağlık,'' dedi. Junmyeon gülümsedi, mutlu olmuştu.

''Sevindim.''

Masadaki herkes yemeye devam ederken, birkaç dakika önceden oluşmuş olan sessizliği -çatal ve bıçak sesleri buna dahil değildi- yine Junmyeon bozdu.

''Ee,'' dedi, ''Bugün bir yere gidecek misiniz?'' Dudakları yukarı doğru kıvrıldı bir kez daha.

''Ben okula gideceğim,'' dedi Chanyeol çatalını tabağının kenarına koyarak, '' Öğretmenlerle konuşmam lazım... Hastanede olduğum için gidememiştim.''

Baekhyun şaşkınlık dolu bir ifadeyle ona baktı. ''Ne kadar süreliğine gidiyorsun?'' diye sordu yumuşak bir sesle.

Onun sorusunu duyan dev gülümsedi. Baekhyun onun için endişeleniyordu ve bu... Çok güzel hissettiriyordu.

Junmyeon ve Hara'nın şaşkın bakışları altında ona yaklaştı ve onu hafifçe küçük dudaklarından öptü Chanyeol. Baekhyun gözlerini hemen kapamış ve ona karşılık vermişti. Uzun olan geri çekilince ona sevimli bir şekilde gülümsedi.

''Senin için çabucak döneceğim,'' dedi gülümsemeye devam ederek, ''Beni evde bekle.''

Bunu duyan Baekhyun da ona gülümsedi, diğer iki kişi ise hala şaşkın bir şekilde onlara bakıyordu.

*

Chanyeol hastane koridorlarında yürürken biraz suçlu hissetti, sonuçta Baekhyun'a yalan söylemişti. Evet... Küçük de olsa bir yalandı bu.

Aslında hastaneye gidecekti, okula değil. Ama Baekhyun'a söyleseydi küçük olan onun için endişelenecekti.

Chanyeol gözlerindeki siyah gözlükleri çıkarıp koridorda yürümeye devam etti. Bu iş, burada sona erecekti.

*

''Hoşgeldiniz Bay Park,'' dedi Bay Ming masasında oturarak ve karşısında duran deri ceketli Chanyeol'a gülümseyerek.

''Hoşbulduk,'' dedi dev olan da gülümseyerek, o gülümseyince doktor onun gülümsemesinin çok sevimli olduğunu düşünmüştü.

''İyi görünüyorsunuz,'' dedi doktor. Chanyeol kafasını indirip bir kez daha gülümsedi.

''Teşekkür ederim,'' dedi, ''Siz de öyle.''

Doktor ellerini masanın üstüne koydu ve dinleme pozisyonu aldı. ''Buraya sizi hangi rüzgar attı?'' diye sordu.

Chanyeol'ün yüz ifadesi değişti. Ve doktor bu yüzden korkmuştu. Çok tanıdık görünüyordu, Chanyeol'ün ilk hastaneye geldiği psikopatça gülümsemeydi bu.

''Sizden yapabileceğinizi bildiğim bir şey isteyeceğim.''

Doktor, Chanyeol'ün yüz ifadesine rağmen gülümsedi. ''T-Tabi.''

Çikolata kahvesi saçlı çocuk psikopatça sırıtışını tekrardan takındı.

''Baekhyun'un hafızasını geri getireceksiniz. İstediğim şey bu.''

Love Will RememberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin