22. Bölüm - I want to kill everybody in the world.

6.6K 483 258
                                    

Baekhyun, Chanyeol onun beline emniyet kemerini takarken kısa olan şaşkın bir şekilde onu izliyordu, kemerin üstündeki metal sesi arabanın içinde yankılanıyordu.

''N-Nereye gidiyoruz Chanyeol?'' diye sordu Baekhyun masum bir sesle. Kahverengi saçlı olan başını kaldırıp ona gülümsedi ve geri çekilip güzel yüze baktı.

''Güzel bir yere götüreceğim seni,'' dedi fısıldayarak, ardından elini direksiyona koydu.

Baekhyun gözlerini şaşkınca kırpıştırmıştı. ''Ama... Bugün Jongin gelecekti,'' deyince Chanyeol bütün şeytanların kafasının üstünde toplandığını hissetti. O güzel, tatlı ve sevimli şeytanlarının.

''Onunla bir gün görüşmesen ölür müsün?'' diye sordu çocuğa, kendine engel olamayarak.

''Ölürüm,'' dedi Baekhyun, daha önce hiç ciddi olmadığı kadar. Kısılmış gözleriyle ona bakarken Chanyeol göğsünün yandığını hissetti. Daha önce hiç duymadığı bu acı onu kasıp kavurmaya devam ediyordu. Ama buna dayanabilirdi, her ne kadar zor da olsa.

Gözlerini kapadı ve adeta burnundan soludu; kısa olan ise kısılmış gözleriyle ona bakmaya devam ediyordu.

''O zaman beş saatliğine bana katlanmak zorundasın,'' dedi dişlerinin arasından, o bunu deyince Baekhyun'un modu değişiverdi.

''Böyle söyleme.''

Chanyeol'ün yüzünde sahte bir gülümseme oluştu, ''Nasıl söyleyeyim o zaman? Bunlar gerçekler.''

''Chanyeol,'' diye mırıldandı Baekhyun, gözleri tekrardan küçüldü, ''Ben... Öyle demek istemedim.''

Uzun olan kafasını çevirip önüne baktı, Baekhyun'a kesinlikle dayanamıyordu. Ona, sesine, söylediği cümlelere bile... Hiçbirine dayanamıyordu.

''Önemli bir şey değildi, her neyse, hadi gidelim,'' diye mırıldanıp anahtarı girişe taktı, çevirdiğindeyse kısa olan şaşkın bir şekilde ona bakmaya devam ediyordu ve suçlu hissediyordu. Çünkü Chanyeol'ün canını yakmıştı.

*

''Ben neden gelmek zorundayım?!'' diye yakındı Kai, Luhan minik eliyle onu karşı caddeye sürüklerken. Aslında bu çok hoşuna gidiyordu çünkü sarışının elleri onun ellerinin içindeydi.

Luhan bir saniyeliğine durdu, o kafasını çevirince Kai onun yanaklarının kızarık olduğunu fark etmişti. Ve elini hala tutuyordu!

''Çünkü sen benim ev arkadaşımsın,'' dedi minik çocuk sakin bir sesle.

Kai gözlerini devirdi, ''Bu beni birdenbire evden sürüklemen ve bir yere götürmen için geçerli bir neden değil.''

Luhan öfkeli bir şekilde gözlerini kıstı, ardından kafasını çevirdi ve elini sıkıp onu tekrardan sürüklemeye devam etti, ''Gayet de geçerli bir neden! Karaoke partisini düzenleyen kişi Key ve Key ev arkadaşlarımızı da getirmemizi söyledi!'' dedi heyecanlı ancak biraz öfke dolu sesiyle.

''Peki ya ben gelmek istemiyorsam?'' Kai siyah otomobilin yanına geldiklerinde homurdandı.

Luhan arabanın kilidini açtıktan sonra ikisi de birlikte bindiler ve kısa olan hızlı bir şekilde arabayı çalıştırırken, ''Öyle bir seçeneğin yok...'' dedi.

Esmer çocuk emniyet kemerini bağladı ve somurttu. Luhan onu bu sıralar gerçekten yoruyordu ve onun yüzünden garip hissetmeye başlamıştı- özellikle Luhan'ın inlemesi yüzünden azdığı geceden sonra.

''Eğlenmeyeceğiz,'' diye sızlandı Kai dudaklarını büzüp, ardından telefonunu çıkardı.

Luhan direksiyonu çevirip arabayı kullanırken bile ona burun kıvırabilecek bir yapıya sahipti. ''Benim olduğum yerde herkes eğlenir, Kai. Kurallar kitabında böyle bir kural var, hem de yazılı.''

Love Will RememberWhere stories live. Discover now