10 BÖLÜM

45.4K 1.4K 218
                                    

Zeynep, telefonu kapadıktan sonra karşısına çıkan ilk duvara onu fırlatmamak için kendini zor tutuyordu. Yine nasıl bir oyunun içine çekmişti, bu adam onu? Emrivakilerden oldum olası nefret ederdi, hele de böylesinden. Ne istiyordu bu adam, kendisinden? 

Kafası, duyguları kısacası tüm benliği karmakarışık olmuştu. Gitmemeyi düşündü. Ama merakı çok daha galip geliyordu. Bilgiyi sızdıranın kimliği mi yoksa Kerem Sayer mi? Aslında ikisini de merak ediyordu. 

Bir an Erol Başkomiser’i aramayı düşündü. Ona olup bitenleri anlatmayı, Kerem Sayer’in kendisine şantaj yaptığını söylemeyi istedi. Sonra bunun arkadaşını öğretmene şikâyet eden bir çocuğun tavrı olduğunu hissedip vazgeçti.

Gidecekti! O adama, kendisini ürkütemediğini gösterecekti.

Daha yemek vaktine çok vardı. Evine doğru kırdı direksiyonu. Kapıyı açtığında burnuna ilk çarpan yine mimozaların kokusu oldu. İstemsiz bir gülümseme belirdi dudaklarında. Üzerindekileri fırlatıp çıkardı ve duşa girdi. Duştan çıktığında daha sakinleşmiş ve rahatlamıştı. 

Çok da zengin olmayan giysi dolabının karşısına geçti. Dolapta bulabildiği tek ütülü ve düzgün pantolonu üzerine geçirdi. Siyah pantolonun üzerine çok ender giydiği siyah ipek gömleği de giyince hazırlanmıştı. Kerem Sayer, şık ve havalı kadınlara alışık olabilirdi ama bu gece umduğunu bulamayacaktı. Bunu özel bir davet olarak algılamadığını gösterecekti ona. Bunu düşünürken kendi kendine gülümsediğini fark etti. “Sanki başka giyecek bir şeyin var da…” diye söylendi. 

Eteği ve elbiseyi en son yetiştirme yurdunda giymişti. Oraya bağış olarak gönderilen kıyafetlerden herkese bedenine uyan verilirdi. Kimsenin beğenisi, zevki, giyim tarzı gibi lüksleri olmazdı. Çirkin etekler ve vücudunu iyice şekilsiz gösteren elbiseler o zamanlarda kalmıştı. 

Mesleğe adım atıp kendi parasını kazandığı günden beri pantolon dışında bir şey giydiği de görülmemişti. Hele üniformadan kurtulunca iş kıyafeti olarak bir kot veya kadife pantolon her zaman işini görmüştü.

Ne bir takısı, ne bir makyaj malzemesi vardı. Kendiliğinden bukle bukle saçlarını yıkayıp bırakır, yazın çok bunaldığında bir lastik ya da kalemle toplayıverirdi. 

Şimdi aynanın karşısında kendine yıllar sonra ilk kez alıcı gözle bakarken onu kadınsı yapan her şeyi bilinçaltının reddettiğini düşündü. Yine de hafif çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudakları ve yüzünü çevreleyen saçlarıyla ortalama bir yüzü olduğunu düşündü. Uzun zamandır kendisini incelememişti. Pantolonun beli hafif bol gelmişti. “Birkaç kilo verdim, herhalde!” diye düşündü. Kaslı bacakları ve diri vücudu nedeniyle bunun fark edilmediğini düşündü. 

“Yeme içme işini bir düzene sokmam gerek!” dedi, kendi kendine. Çoğu kez ya yemeyi unutuyor ya da yorgunluktan yemek yemeye hâli olmuyordu. Sigara ve kahveyle yaşar hâle gelmişti. Yine aklına gelmişti işte. Saate bir göz attı. Daha vakti vardı. Salona geçip bir sigara yaktı. Gözleri hemen karşısındaki vazodaydı. Yıllardır ilk kez biri kendisine çiçek göndermişti. Daha önce çıktığı adamlar bir iki kez Sevgililer Günü’nde filan ona gül almışlardı ama çoğu eve bile gelmeden ya çöpü boylamış ya da arabanın bir köşesinde unutulup gitmişti.

“Çiçekleri kendi mi getirdi acaba?” diye düşündü. Sonra da ev adresini nereden bildiği geldi aklına. Birkaç saatte Emniyet’teki sızıntıyı bulan adam için onun ev adresini bulmak elbette çocuk oyuncağıydı ama çiçekleri mutlaka o bahçe cücesiyle göndermişti. Koskoca Kerem Sayer, elinde bir buket çiçekle onun kapısına gelmiş olamazdı. Ya geldiyse?.. Kalp ritminin değiştiğini fark etti. “Saçmalama Zeynep!” diye söylendi. Sigarasını söndürüp kalktı yerinden.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin