36-Cevaplar

5.1K 697 86
                                    

İnsanın hayatında öyle dönemler vardır ki hem bir an evvel geçsin ister hem de sona erdiğinde yaşanacakların endişesi, heyecanı peşini bir türlü bırakmaz. İşte hamilelik de tam olarak öyle bir süreç. Evladımı bir an evvel kucağıma almak, günler ilerledikçe beni yoran bu dönemi bitirebilmek isteğiyle geçirdim hamilelik aylarımı. Fakat bu öyle bir his ki hem bir an evvel kurtulmak istiyor insan o doğum korkusundan, hem de son güne kadar bebeğini hakkıyla taşımaya, beslemeye devam etmek istiyor.

Günde en az on defa erken doğum yapmayayım, son haftaya kadar bebeğimin gelişimi olması gerektiği gibi içimde devam etsin diye dua ederek Aralık ayına kadar geldim.

Geldim diyorum ama siz o gelişi bir de bana sorun. Tamamladığım her haftada küçük bir kutlama yaptık resmen. Çünkü gebeliğimin on dokuzuncu haftasına girdiğimizde bir gece aniden sancılandım ve apar topar hastaneye gittiğimizde kanamam vardı. Ömer'le o kadar çok korktuk ki bebeğimizi kaybedeceğiz diye şimdi bile hatırlayınca tüylerim diken diken oluyor. Bana müdahale edip kanamayı durdurduklarında doktor düşük tehlikem olduğunu söyleyip bana bir aylık istirahat verdi. Gündüzleri Esma ya da annemler gelip evimin işini gördü. Akşamları da Ömer ilgilendi benimle. Tuvalete gitmek dışında gün içinde yataktan kalkamadım resmen. Duş alacağım zamanlarda bile Ömer ne olur ne olmaz diye banyonun kapısında bekleyip dakika tuttu on dakikadan fazla ayakta kalmayayım diye, gerisini siz düşünün.

İnsanın bebeğini kaybetmeye bu kadar çok yaklaşması psikolojisini alt üst eden, tamiri zor bir travmaymış meğer. Ömer de ben de sancılandığım, kanamamın olduğu o gecenin ardından bebek için alışveriş yapmayı bıraktık. Doktora da doğuma kadar cinsiyetini öğrenmek istemediğimizi söyledik. O kadar çok süreci sağ salim tamamlamaya odaklandık ki bebeğimizi sağlıkla kucağımıza alana dek ona bir isim bile düşünmeyi reddettik.

İlk bir aylık istirahat bittiğinde biraz rahatladık, artık karnım epeyce ortaya çıkmaya başladığına, yirmi dördüncü haftaya girdiğimize göre düşük tehlikesi de ortadan kalkmıştır herhalde dedik. Ancak bu defa da erken doğum riski karşıladı tabi bizi. Rahim ağzına dikiş atıldığı halde sürekli sancılandığım, zorlu sürecim bir türlü bitmek bilmedi. Prematüre doğan bebeklerle ilgili bir sürü makale okuyup içimizi kararttık. Sonra Ömer baktı benimle baş edemiyor interneti toptan yasakladı.

İnsan çocukluğundan itibaren nasıl bir gün âşık olup evleneceğini hayal ediyorsa aynı şekilde annelikle ilgili de hayaller kuruyor. Ben de hep bir gün ebeveyn olacağımı düşünerek bunun üzerine hayaller kurup durdum. Fakat hiçbir hayalimde hamile kalamadığım, tedavi olduğum, düşük ya da erken doğum yaptığım senaryolar kurmadım. İnsan böyle hikâyeleri başkalarının başına gelen olaylar olarak dinliyor ama kendisini bu tür şeylerin başrolüne koyamıyor işte.

Benim genlerim öyle doğurgan ki kocam üstüme ceketini attı, ben hop diye, hiç uğraşmadan gebe kalıverdim. Hamilelik boyunca sadece yedi kilo aldım, hastaneden çıktığımda otuz altı beden pantolonun içine sığabildim. Zaten normal doğum yaptım, bir avazda fırtlatıverdim çocuğu. Ne ara çıktı biz de anlamadık. Basketbol topu gibi karnım vardı. Hiçbir yerim de çatlamadı, sarkmadı.

İşte tam olarak böyle bir anne olacağımı sandım ben bir ömür. Yani en azından hayallerim böyleydi. Evet, hamile kalırken zorluk yaşamadım. Çocuk yapmak için özel bir çaba da göstermedim. Belki de bu yüzden bedenimin analık için muazzam bir beden olduğuna inandım. Kolayca hamile kaldığıma göre yine kolayca doğuruveririm sandım. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Önce servikal yetmezlikle sınanıp düşük tehlikesi atlattım. Sonra bu yetmezmiş gibi yirmi yedinci haftada hastaneye yeniden taşındık çünkü bu defa da kasılmalarım başladı ve erken doğumu durdurmak için ilaç tedavisi uygulandı. Yatakta geçirilen günler, evden dışarıya adım atmadan geçirilen bir hamilelik ve bebeği kaybetme korkusu, o acizlik hissi tarif edilemez. Üstelik insan kendisini suçluyor. Benim bedenimin nasıl bir sorunu var ki küçücük bir bebeği bile içimde tutmayı, ona bakmayı beceremiyorum diye kendimi yıprattım. Sonuçta bunca insan hamile kalıyor, doğuruyor. Niye ben bunu normal yollardan yaşayamıyorum da gebeliğim bile ayrı bir olay oluyor dedim.

MAHPERİ Where stories live. Discover now