18-Eski Defterler

4.5K 739 145
                                    

Yeni güne gözlerimi açmadan önce ilk hissettiğim Ömer'in beni saran kolları ve yüzüme belli belirsiz dokunarak okşayışı oldu. Önce birkaç saniye nerede olduğumu düşündüm uyku mahmurluğuyla. Ancak sonrasında geceye dair anılar zihnime hücum etti. Haliyle yüzümde miskin bir gülümsemeyle araladım gözlerimi ve beni izlemekte olan kocamla göz göze geldim.

"Günaydın karıcığım."

"Karıcığın?"

Bu hitap şekline alışmamın biraz zaman alacağını düşünerek kaşlarımı hava kaldırdım. Ömer de tepkim karşısında gülerek saçlarıma bir öpücük bıraktı.

"Alışsan iyi olur valla. Malum, bir de değil tam iki nikâh kıydım sana."

"Bununla övünüyor musun yoksa bana mı öyle geliyor?"

"Bence sen de övünmelisin."

İnsanlık için küçük ama bizim için dev bir adım diyorsun yani. Sen de haklısın be Ömer. Bu arada ben birbirine girmiş saçlarım ve muhtemelen şişmiş, çapaklanmış gözlerimle şu an ne kadar derbeder görünüyorsam o da o kadar havalı görünüyor. Duş almış, üstünü değiştirmiş ve ondan gelen mentol kokusuna bakacak olursak dişlerini bile fırçalamış. Tüm bu ayrıntıları fark edince kollarından sıyrılarak kendimi geri çekmek istedim.

"Ne yaptın? Seni sabah sabah yakışıklı görebilmem için telefonunun alarmını mı kurdun da erkenden kalkıp kendini bakıma soktun?"

"Benim yakışıklı görünmem için öyle taktiklere ihtiyacım yok."

Al işte, yine tam bir aslan burcuna dönüştü Ömer Bey. Onu bilmem ama benim şu an bir bakıma ihtiyaç duyduğum kesin.

"Pardon, gönüllerin prensi, sizin asil bir lord olduğunuzu unutmuşum. Şimdi müsaade edersen ben de kendimi toparlayacağım."

"Müsaade sizin küçük hanım. Ama bence şişmiş göz kapaklarınızla, birbirine girmiş saçlarınızla ve yanağınızdaki yastık iziyle de gayet tatlısınız."

Ay zaten ancak tatlılıktan yürüyebiliyorum ben. Yok yani, benden dişi bir kadın, seksi diye anılabilen bir hatun çıkmıyor. Yataktan kalkıp önce dolaba yöneldim temiz kıyafetler için ve buram buram yeni mobilya kokan dört kapılı dolabımızın Ömer'in eşyalarının olduğu tarafında, kazaklarından birinin yanında ters duran fotoğraf çerçevesi dikkatimi çekince ona arkam dönük bir halde elime aldım. Ömer'in üniversitenin ilk yıllarında arkadaş çevresiyle beraber çektirdiği mutlu bir fotoğrafıydı. Muhtemelen yan dairedeki odasından buraya gelmişti çerçevesinden çıkmadan. Ancak fotoğrafta başı Ömer'in omzuna hafifçe yaslı halde duran kızıl saçlı, dünya güzeli daha doğrusu seksisi kızı gözlerim hemen tanıdı ve hemen aldığım yere bıraktım çerçeveyi ona bir şey belli etmeden. Başucunda duran sabahlığı ve terliklerimi üstüme geçirmeye çalışırken söylenme isteğimi bastıramadan dile geldim.

"Gömdün mü övdün mü belli değil. Ne yapayım canım? Kafana silah dayamadım herhalde benimle evlen diye. Yataktan prenses gibi kalkanını bulsaydın da ona kıysaydın bir değil iki tane nikâhı."

Sabahlığın kol kısmına bir türlü geçiremediğim kolumla boğuşurken söylediklerim onun da yataktan çıkmasına ve karşıma geçerek bana sarılmasına fırsat vermiş oldu.

"Ofisimi basmadın mı sen yüzüklerle ortaya çıkıp?"

"Allah Allah... Gecenin bir yarısı boş restoranlarda sarhoş halde ayağıma gelip beni kıstırarak benimle evlen Rüya diyen sen değil miydin? Beni öpmeye kalkmalarını da unutmayalım."

"Ben seni öpmedim, biz öpüştük. Sadece öpüşmeyi başlatan taraf bendim çünkü sen de beni öpecek cesaret yoktu."

"Sende de ayık kafayla anneni bahane etmeden bana evlenme teklif edecek cesaret yoktu. Ben bir şey diyor muyum?"

MAHPERİ Where stories live. Discover now