12-İmza

4.9K 751 97
                                    


Üstümde yeni elbisem ve kuaförde toplatılmış saçlarımla herkes gibi ben de gözüm saate takılı halde misafirlerimizin gelişini eklerken kendimi bayram sabahı erkenden giydirilmiş bir çocuk gibi hissederek gergin bir halde parmaklarımla oynamaya devam ettim. Annem bana hâlâ tavırlı olduğundan talimatlarını hazırlanmama yardımcı olmak için tüm günü benimle geçiren Pelin'e vermeyi seçti.

"Aman kızım, gözünü seveyim kahveleri Rüya'ya yaptırma. Şimdi o bir sakarlık yapar, fincanları devirir ya da üstünü başını kirletir kesin. Hatta Allah korusun mutfağımızı yakar."

"Yok artık ama anne ya. Ben duyuyorum bu söylediklerini. Çocuk muyum ben de mutfağı yakacağım?"

"Duy diye söylüyorum zaten. Sanki daha önce yapmadığın şey ayrıca mutfağı yakmak, fincan devirmek..."

İyi de yaktığım zaman çocuktum. Biz bu bahsi ne zaman kapatacağız acaba?

"Devirdiğim şey fincan değil cezveydi anne. Ayrıca o çok talihsiz bir kazaydı ve enim hiçbir suçum yoktu. Herhalde durduk yere halının üstüne dolu, sıcak cezve atma hobim yok. Vidası gevşemiş diye sapı elimde kaldı."

"Evde on tane kadın vardı on! Onca insanı yedirdim içirdim sana da okuldan gelince alt tarafı bir kahve yap dedim ama onu da beceremedin. Nedense yıllardır kullandığım cezve benim değil senin elinde kaldı."

Lisedeydim o zaman ve annemin mahalle günü o gün bizdeydi. Sıcak kahve üstüme sıçradı diye de az canım yanmamıştı. Ama benim sakarlığım ve annemin daha yeni aldığı, taksiti bitmemiş halısının üstünde bıraktığım kalıcı iz can acımdan fazla oturdu gündeme her zamanki gibi.

"Bir kere kaza bu, olacak olan mutfaktan buraya gelirken de olur. Yani kaderde varsa..."

"Valla kınanmayacağımızı bilsek kahve servisini de sana yaptırmayacağız ya neyse. Anlamadığım şey daha kendi arkanı toplamaktan acizsin nasıl evlenip yuva kuracaksın acaba? Ben diyordum hep bu kız otuz beşinden önce mümkün değil akıllanıp evlenemez diye. Bulsan da birini kendin gibi aklı havada olur diyordum ama beni o konuda yanılttın. Kırk yıl düşünsem Ömer'le evleneceğiniz aklıma gelmezdi. Ki hâlâ imzayı atana dek bu işten cayılır gözüyle bakıyorum ben."

Görüldüğü üzere bir kaynanaya hiç ihtiyaç duymuyorum. Öz annem tek başına bu konuda Ömer'e de bana da yetecek gibi duruyor. Zaten gerginim, kafamda bin tane tilki dolanıyor. Girdim bir yola ama ucunu göremiyorum, bir de o korku salıyor yüreğime iyice.

"Boş boş konuşmayın, insanlar gelecek birazdan ben daha bu kravatı bağlayamadım. İyice sinir oldum."

Elinde kravatla yatak odasından çıkan babamın asık suratlı hali bu akşam ilk defa gülümsememe neden oldu.

"Takma o zaman babacığım, bence çok gereksiz zaten."

Annem ikimizi de kınayarak kravatın bir saygınlık belirtisi olduğuna dair bir şeyler söylemeye başlayınca babamın yardım dilenen bakışlarını üzerimde hissederek ayağa kalktım ve onu beraberimde yatak odasına götürerek daha güzel bir kravat seçip bağlamak istedim.

"Bırak şimdi kravatı da, Rüya bunu söylemek istemesem de annen haklı kızım. Dün öyle biz evlenmeye karar verdik, birbirimizi seviyoruz deyince şoktan üstüne gelemedim. Ama nasıl olacak bu böyle kızım? Bak bu insanlar bize göre çok zengin. Yıllar önce taşındılar bu mahalleden. Sen de üniversite mezunusun fakat Ömer'i liseden itibaren kolejlere, en iyi okullara gönderdiler. Bizim etimiz, budumuz belli. Onlara nasıl yetişiriz? Sen Osman'ın restoranda işe girdin en son sonra birden evleneceğiz diye çıktın ortaya. Ne ara karar verdiniz siz buna yavrum?"

MAHPERİ Where stories live. Discover now