7.Bölüm: ''Sokağın İçindeki Adımlar''

Start from the beginning
                                    

Oldukça sakin bir sürecin içindeydik. Ömer, ''Ağabeyim yarın mı gelecek?'' diye sordu meyve suyu bardağını dudaklarından çekerken.

Kafamı sallarken boğazımı temizledim. ''Yüksek ihtimalle. Sen bayağı özledin galiba ağabeyini?''

''Galiba,'' dedi çekinerek. ''Bazen kızıyor ama onlar evde yokken huzursuz oluyorum. Yanlış anlama, seninleyken güvendeyim ama yine de aileyiz ya, ne olursa olsun bir arada olmak iyi hissettiriyor abla.''

Elimi küçük çenesine götürdüm ve çabucak sıvazlayarak kahverengi gözlerinin içine baktım. ''Ne güzel duygular besliyorsun içinde. Bunu seviyorum. Ne olursa olsun biz bir aileyiz. Evet, bazen boğaz boğaza geliyoruz, evet bu evden kurtulmak istiyorum bazen, ama dediğin gibi ne olursa olsun et ve tırnak birbirinden ayrılmaz.''

Böyle düşündüğüm için çıldırmış olmalıydım. Serhan'ın bana adamakıllı davrandığını bile zar zor hatırlıyordum keza annemin de öyle ama yine de vazgeçmek kolay olmuyordu. İçimdeki insanlığın suçlusu ben değildim.

Ömer, ''Keşke bazen babam da burada olsa diyorum,'' diye mırıldandı. ''Ama onun da bir ailesi var. Bu yüzden gitmek istemiyorum. Babamı çok seviyorum, ama seni daha çok seviyorum. Bazen seni düşünürken buluyorum. Burası ya da orasını düşünüyorsun...''

Kaşlarımı çattım ve sahte bir ciddiyetle ona baktım. ''Yoksa sen düşünce okuyan o canavarlardan mısın?''

Bakışlarını kaçırarak güldü. ''Hayır, tabii ki. Ayrıca canavar diye de bir şey yoktur.''

''Bayağı aydınlandım şu an.''

''Rica ederim,'' diyerek kafasını öne eğdi. Sonra derin bir iç çekişle sözlerine devam etti. ''Yani düşünme beni. Ben burada mutluyum. Kimse bana kötü davranmıyor, hem burada durursam belki seni ağabeyimden koruyabilirim öyle değil mi?''

Bir garip oldum. Ömer aslında yaşına göre daha büyük ve ağır bir kalp taşıyordu bedeninde. Biz kardeştik ve beni diğer kardeşimden koruyacağını söylüyordu. Bu oldukça garip bir çizgiydi. Serhan ve Ömer arasındaki uçurumu ölçmeye hiçbir cetvel yetmezdi. Bunu ben de kolayca bir kâğıdın üzerine resmedemezdim. Serhan siyahsa, Ömer beyazdı. Serhan karanlıksa, Ömer ışıktı.

Konuşamadım ve sadece ona buruk bir şekilde gülümsedim. Sanırım o da anlamıştı çünkü bakışlarının verdiği ifade diline yansımadan koca bir satırı oluşturmuştu. Tek seferde değil, çok seferde okumamız gereken bir satırı.

Akşam vakitlerinde Ömer ile birlikte televizyon izledik. Çok sık, hatta hiç televizyon seyreden biri değildim fakat kardeşimle bir arada olmak ve aynı şeyi seyrediyor olmak bile keyifliydi. Her an biri bir yerden çıkıp da bağıracakmışçasına diken üstünde değildik en azından. Bu iyi hissettiriyordu.

Ömer elini esneyen ağzına götürürken güldüm. ''Birilerinin uykusu gelmiş. Haydi çocuklar uykuya!''

Kızaran gözleriyle bana miskin bir bakış atarken ayaklandı. ''Bugün çok televizyon izledim. Birkaç sayfa kitap okuyayım, sonra yatacağım.'' Önümde durdu. ''İyi geceler abla. Seviyorum seni, bunu unutma sakın.''

Gözlerimi kapatıp açarken derin bir hisle tebessüm ettim. ''Ben de seni seviyorum. İyi geceler.''

Ömer odaya giderken ben de öylece saf saf kanallarda gezindim. Sanki yarın sabah erkenden gitmem gereken bir okulum yokmuş gibi. Kafamı memnuniyetsizce salladım ve bu boş kutudan kafamı kaldırıp elimdeki kumandayı sehpanın üzerine koydum. Sırtımı yasladığım koltuktan çekerken ayaklanarak salonun ışığını kapatıp odaya girdim.

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Where stories live. Discover now