Bölüm 68 RUH CELLADI

240 32 4
                                    

"Evet, bana şu Almatch olayını anlat. Yani işte.. siz ikiniz... nasıl?"

L'ehaxi ben giyinirken kitaplığımda ki tüm kitapları tek tek çıkarıp büyük bir iştahla inceliyordu. Sorduğum soruya karşılık bir an bile duraksamadı ve tüm soğuk kanlılığıyla kitabı incelerken umursamazca cevap verdi. Önce derin bir iç çekti Umberto Eco'nun ilk sayfasına dalıp gitmişken, "Sanırım o beni ikna etti ya da ben onu. Aslında hatırlamıyorum. Ne önemi var ki?" dedi ve kitabı yerine yerleştirip alt raflarda ki kişisel gelişim kitaplarına yöneldi.

Boy aynasından kendime bakarken, "yani duygusal bir şey yok, diyorsun," dedim.

Aynada ki görüntüden L'ehaxi'nin elinde kitapla donup kaldığını fark ettim. Bir anda merakını yitirmiş gibi kitabı yerine koydu.

"Şu anda bunları düşünmüyorum."

Topuklarımın üzerinde ters döndüm ve yüz yüze geldik. Aramızda on adım vardı.

"L'ehaxi, Almatch'i severim. Gerçekten. Başta onun şerefsiz, pislik olduğunu düşünmüştüm. Arada hala bunu destekleyecek hareketler yapsa da onu gerçekten seviyorum ve seni de. Ama Almatch ne bileyim," dedim nasıl ifade edeceğimi bilemeyerek.

"Gerçek ilişkilerin adamı değil, değil mi?" diye sordu L'ehaxi bilmiş bir tavırla. Sadece başımı salladım.

"Rose, ben ondan bir şey beklemiyorum ki. Almatch'i beğeniyorum ve onunla olmak hoşuma gidiyor ama bu kadar."

"Yani ona aşık değilsin öyle mi?" diye sordum şüpheyle.

L'ehaxi yanaklarını şişirerek yatağıma oturdu. Bu çok garip geldi. Doğduğum büyüdüğüm odamda bir cadı dolaşıyordu.

"Dün geceden sonra artık hislerimi bastırmam mümkün değil."

"L'ehaxi olamaz," dedim tam karşısına oturarak. "O, biliyorsun..."

Lafımı sert bir tavırla kesti. "Polina'ya aşık değil. Sorun buysa, biliyorum. Savaşta karşısına çıksa bile kafasını koparacağına yemin etti."

"Sadece incinmeden korkuyorum," dedim içten bir sesle.

Kocaman beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. "Ben asla incinmem, merak etme."

"Peki," dedim saçlarımı iki yana atarak. İyice yerime yerleştim. "O zaman bana şu ruh celladını anlat. Kim oluyor bu adam ya da her neyse."

L'ehaxi'nin hemen suratı asıldı. "Bunu nasıl dile getireceğimi bilmiyorum Rose. Onun ne tür olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, şu ana kadar görülmemiş bir tür olduğu. Kim bilir belki de melezdir."

"Yani kimse bu adamın ne olduğunu bilmiyor mu?"

L'ehaxi umursamazca bir omzunu silkti. "İnsan olmadığı kesin. Şu ana kadar gördüğümüz hiçbir türe uymuyor. Babam onun ruhani boyutlarda bir akımdan geldiğini düşünüyor ama Tanrı olamayacak kadar da öfkeli ama onlara hepimizden daha da yakın."

Kaşlarım çatıldı. L'ehaxi'ye şüpheyle baktım. "Siz beni kime bulaştırıyorsunuz?"

Odamın penceresi açıktı. Hafif rüzgar esiyordu. Tül beyaz perdem havalanırken hafif hafif, ışık huzmeleri L'ehaxi'nin tel tel olup havalanmış kızıl saçlarına vurup saçlarını daha da kızıllaştırıyordu. O kadar güzeldi ki. Şimdi de canım güneşi çekiyordu. Onun o sıcaklığını ağzımda hissetmek istiyordum.

Güneş'in parlayan ışığını içime almak, onun o sıcaklığını dilime değdirmek, yanmak, kavrulmak istiyordum. L'ehaxi gözlerimin önünde yok oldu. Buğulandı. Bir tek odamda ki ışığı gördüm. Ayağa kalktım. Elimi açık pencereden dışarı uzattım ve güneş ışığıyla parlayan elime baktım. O kadar güzeldi ki. Dilimi uzattım. Güneş ışıkları dilime değiyordu ama yetmiyordu! Daha fazlasını istiyordum. Dişimi güneşe geçirmek istiyordum. Diş etlerim kaşınıyordu.

MAHKUMWhere stories live. Discover now