BÖLÜM 5- ŞEFFAF ODA

842 71 29
                                    

Derin bir uykuydu.

Bilincim kapalıydı ama duygularım her türlü etkiye karşı savunmasızca ortada duruyordu.

Mahkumluğumun 22. yılıydı. Ellerimi kavanoza çarptım. Bir el dışarıdan kavanoza dokundu. Aramızda bir tek cam kalmıştı artık.

Annem gözlerini dikerek bana bakıyordu.

"İnsan gözleri değil bu," dedim.

Gülümsedi. "Neden?"

"Hiçbir insan böyle bakamaz."

Yine gülümsedi. Altında binlerce mana vardı ama anlayamıyordum.

"Ellerini bana ver," dedim.

"Hisset," dedi sesi boğuklaşırken. Anlamıştım, yine uzaklaşıyordu benden. Hep aynı şey oluyordu. Ne zaman onu hissedecek olsam benden uzaklaşıyordu. Evrenin, gökyüzünün karanlığında kayboluyordu ve ben yine her zaman ki gibi yalnız kalıyordum. Başımı çaresizce kavanozun camına dayadım. Ellerime baktım.

"Bana ellerini ver," diye kendi kendime mırıldandım. "Lütfen anne, ver. Hissetmeye ihtiyacımız var," dedim elimi cama dayayıp yumruk yaparak. Elimde oluşan sıcaklık dikkatimi çekti. Gözlerim kapandı ve bir daha açıldığında bir yataktaydım.

Yorgunluktan neredeyse tüm kemiklerim ağrıyordu. Başımı yana çevirince buranın bir oda olduğunu fark ettim. Beyaz çiçeklerle bezenmiş duvarlar bana bakarken başımı elime çevirdim. Sıcaklığın nedeni belliydi. Bir el, benim elimi avucunun içine almıştı.

"Günaydın," diyen heyecanlı sesin sahibine baktım.

Carlox.

"Sana bir daha bana dokunmamanı söylemiştim," dedim benim bile zor duyduğum sesimle. Beni anlamıştı. Eline baktı gülümseyerek ve elini çekti. Bana tekrar baktığında yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.

"Unutmamışsın," dedi kibarca.

"Söylediğim hiçbir şeyi unutmam ben," dedim. Elime bakınca bir kablo uzandığını fark ettim. Kabloyu takip edince başımda bir serum şişesinin asılı olduğunu gördüm. Ama içinde ki şey tiksinmeme neden oldu. Yeşil renk, balçık kıvamında bir şey vardı şişede.

"Bu da ne?" diye sordum iğrenerek.

"İlaç," diye açıkladı hemen Carlox.

"Hayatımda hiç böyle bir şey görmedim."

"Biliyorum," dedi. Ona baktım. Gözlerimin tam içine bakıyordu. Her hareketimi, her bakışımı mercek altına almış gibiydi. Çok rahatsızlık vericiydi.

"Neden bana böyle bakıyorsun?" deyince hemen başını çevirdi.

"Özür dilerim," dedi hemen. İçim bir anda burkuldu. Ona kötü davrandığımın farkındaydım ama beni kandıran birine karşı nasıl iyi olabilirdim ki?

"Neyse, önemli değil," dedim sesimi fazla yumuşatmayarak. "Fiona nerede?"

"Uyuyor," dedi özellikle bana bakmamaya çalışarak.

"Anladım. Onu görmem lazım," diyerek yatakta doğrulunca panikle yerinden kalktı ve omzumu tuttu. Ona ters ters bakınca bir şeyi yeni hatırlamışçasına hemen ellerini üzerimden çekti. "Henüz kalkmaya hazır değilsin."

"Buna sen karar veremezsin," dedim.

"Haklısın ama bu doktorun talimatı," dedi sakince. Ona hala inatla bakarken ne yapacağını şaşırmış bir halde konuştu. "Lütfen Rose. Biliyorum, bana güvenmiyorsun. Ama şu anda söylediğim her şey sadece senin sağlığın için." Sonra yine tekrarladı, "lütfen."

MAHKUMजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें