BÖLÜM 15-AŞK

477 48 14
                                    


Üçüncü kata ilk defa çıkıyordum. Bildiğim kadarıyla lavabo dışında burada Oero, Carlox, Almatch, Helmes' in hem yatak odası hem de çalışma odası vardı.

Onun dışında diğer tüm kapılar kilitliydi.

Helmes'in çalışma odasının önüne gelince durdum. Kapıya baktım. İki kanatlı büyük bir kapısı vardı ve üzerinde ne anlama geldiğini bilmediğim şifrelere benzeyen yazılar vardı. Kapıya işlenmiş harflere dokundum. Arapça yazılara benziyordu. Kapı kulpları ise aslan başlarına benziyordu.

Helmes'in çalışma odasının kapısında ne yazdığını gerçekten bilmek isterdim. Ah, tabii birde kilitli kapıların ardında ne olduğunu.

Sonra gözüm yanında ki kapıya kaydı. Almatch'in odası da burası olmalıydı. Helmes' in çalışma odasının kapısının yanında onun ki oldukça sönük kalıyordu.

Helmes'le bu konuyu konuşmaya hazır olmadığımı biliyordum. Sonra tekrar Almatch'in kapısına baktım. Balga'yı acımasızca öldürmesinin yanına kalmasına izin veremezdim. Bu gezegende adalet var mıydı ya da cezalar ne şekilde işliyordu bilmiyordum. Tek bildiğim şey vardı o da Almatch'ın etrafta özgürce gezmesinin haksızlık olduğu. Elimi kapının kulpuna koyunca öylece durdum. Gerçekten birinin ölümüne neden olacak bir şey mi yapacaktım şimdi?

Bu beni kötü mü yapardı yoksa sadece adalet için savaşan bir masum mu? Sonra aklıma Almacth'in, Balga'dan bahsedilirken gülmesi gelince kulpu daha da sıkı tuttum ve dişlerimi şiddetle sıktım. Evet, bunu yapacaktım.

Tek bir hareketle kapıyı açınca karşımda ki koskocaman duvara asılmış resmi görüp bir süre şaşkınca orada dikilip durdum.

Bu resim beni neden böyle etkiledi, bir fikrim yoktu. Ama sanki bir şey beni ona çekiyordu. Arkamda açık kalan kapıyı umursamadan yavaş adımlarla beni kendine çeken resme boyun eğdim. Resme yaklaştıkça ayrıntılarda kendini gösterdi.

Sarı gözler, beyaz bir ten... Elimin istemsiz olarak kalktığını fark edince bende şaşırdım. Resme dokununca resmin biraz pürüzlü olduğunu fark ettim. Bir katilin günlüğünü okuyormuşum gibi rahatsız hissettim kendimi. Ya da resme hapsedilmiş bir kadın çığlığıydı beni yiyip yutan.

Sarı gözler beni görüyordu sanki. Beyaz ten birazdan tüm saflığı ve masumluğu vakumlayıp sadece karanlığı bize teslim edecekmiş gibi hissediyordum.

Güzel olduğu kadar çirkindi. Çıplaklığını saçlarıyla kapatan sadece bir göz oyunuydu sanki. Ve bir anda resmin tam yanına saplanan metal bana bu gecenin ikinci çığlığını attırmaktan geri kalmadı.

"Gelmişsin."

Bıçağı zor da olsa yerinden çıkarıp ona döndüm.

"Buna bir son ver artık, Almatch," dedim ona alttan sert bir bakış atarak. Beni alayla baştan ayağa süzdü ve yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı.

"Kaçmak için hala vaktin var."

İnatla başımı daha da kaldırdım. "Senden korkmuyorum, Almatch."

Aramızda iki adım kalınca yine aynı alaylı bakışlarıyla bıçağı elimden çekip aldı. "O zaman gerçekten bir aptalsın."

"İstediğini düşünebilirsin, umurumda değil."

Kahkahaya benzer bir ses çıkarıp elinde ki bıçakla odanın bir ucuna gitti. Merakla onun ne yapacağını izlemeye başladım. Sağ duvarı boydan boya kaplayan sürgülü dolabı tek bir hareketle açınca şaşkınlıktan sadece dudaklarımı aralayabildim.

MAHKUMWhere stories live. Discover now