BÖLÜM 19- DOSTLUK

395 48 21
                                    

Kalça kemiğinin bu kadar önemli olduğunu bilmezdim. Helmes beni hunharca yere attıktan sonra aslında yerinden oynatılmaması gereken bir kemik olduğunu anlamıştım. Neredeyse kuyruk sokumuma bıçak batırılmış gibi gözlerim yaşardı.

Yere düştüğüm esnada öfkemi en uç noktalarda göstermemin imkanı yoktu çünkü yerimden bile kalkamıyordum. "Helmes," dedim tüm öfkemi kusma çabasıyla fakat sesim acımdan dolayı kısılmıştı.

Herkes şoku atlatınca ilk yanıma gelen Oero oldu. "Helmes sen ne yaptın?" diyerek ona ters bir bakış attı.

Bende kolumu tutan Oero'ya ters bir bakış attım. O bakıştan sonra gözlerinde oluşan isteksizliğe rağmen kolunu çekti ve daha ne olduğunu anlamadan koltuk altlarımdan tutulup havaya kaldırıldım. Burnuma gelen egzotik kokudan kaldıranın Helmes olduğunu anlamıştım. Sırtımı onun sert bedenine dayadım. Nefesi boynuma değince titrememi ne yazık ki engelleyememiştim. Fısıldadı.

"Üzgünüm... Sanırım, haklıydın. Gücümün kontrolü yok."

Ona döndüm ters bakışlarla. "Seninle daha sonra ilgileneceğim," dedim ve tekrar Oero'ya dönüp parmağımı salladım. "Evet, konuş. Arkadaşıma bunu nasıl yaptın?"

İfadesiz bir şekilde iki kolunu açtı. "Ne desen haklısın. Bir erkek olarak bunu benim engellemem lazımdı. Suçluyum."

Almatch gözlerini kısarak Oero'ya baktı. Bunu yaparken ayağa kalkıp kalçasını masaya yaslamıştı ve bir eliyle de düşünceli bir şekilde çenesini ovalıyordu. "Bu ne demek? Siz Fiona ile..."

Cümlesini tamamlayamadan başımı ona çevirip tehditkar bir tavırla konuştum. "Sakın cümleni tamamlama!"

O ise hala şaşkınlıktan kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.

"Ona zarar verebilirdin," dedim gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek. O sırada da Helmes geceliğimin etiketinden beni tutarak olası bir durumda Oero'nun üzerine atlamamı engellemeye çalışıyordu.

"Seni temin ederim ki, ona bir zarar gelmedi," dedi Oero aynı sakinlikle. Onun neden Helmes'in en yakın dostu olduğuna çok da kafa yormaya gerek yoktu. Bu iki erkeğin de kayıtsızlığı beni çıldırtıyordu ama yine de gariptir ki onları seviyordum.

Öfkeyle dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bırak beni Helmes," dedim dişlerimin arasından.

"Hiç sanmıyorum," dedi doğal bir tavırla.

"Helmes," dedim bu sefer daha sert bir sesle.

"Dediğini yap Helmes," dedi Oero sessiz bir kabullenişle.

"Emin misin?" diye sordu Helmes arkadaşına. Onun beni değil de sadece Oero'nun söylediklerini dinlemesi beni daha da çıldırtıyordu.

Oero sakince başını sallayınca Helmes bir hareketle beni bıraktı ve öne doğru sendeledim. Artık serbesttim. Başımı kaldırıp Oero'ya baktım öfkeyle.

"Hala kız kardeşim Babi'ye benziyorsun," deyince güldüm ama bu tamamen öfkedendi.

Ona doğru yavaşça yürürken Helmes ve Almatch ise sanki bu odada değillermiş gibi derinden sessizlerdi. Tam Oero'nun önünde durdum. Bir dev gibi karşımdaydı şimdi. Hem enden hem boydan.

Hayal kırıklığıyla ona baktım. O ise centilmence karşımda dikilmişti. "Tokat atmak istersen eğilebilirim," dedi bana gerçekten yardımcı olmak isteyen bir tavırla. Bu laftan sonra oluşan ortamın sessizliğini attığı kahkaha ile Almatch bozmuş oldu ama ona attığım o bakıştan sonra o da hemen sustu.

Tekrar Oero'ya döndüm. "Emin ol senden daha yüksekte olan basketbol filelerine yetiştim," dedim sakin bir tavırla.

"Bana istediğini yap. Seni temin ederim ki karşı koymak için bir hareket bile yapmayacağım fakat şunu bil ki, Fiona bana gelmiş bir ödül. Ona hissettiklerim hoşlanmaktan da öte. O kadar öte ki Fiona'nın bana hissettikleriyle benim hissettiklerim cüsselerimiz arasında ki farktan bile daha fazla. Artık o istese de ben onu bırakamam. Üzgünüm Rose ama sana pişman olduğumu söyleyemeyeceğim."

MAHKUMWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu