S-Bölüm 59

691 48 1
                                    

Burak

Odaya yürürken aklımda sadece Selin vardı. Yaptığımızın doğruluğundan emin değildim. Olanları öğrendiğim andan beri çaresizdim ve Ege'nin sunduğu fikir mantıklı gibi gelmişti. Selin'in doğal yollar ile kendi kendine olaylarla yüzleşmesini sağlayacaktık. Ama şimdi...

Odanın kapısını açmak için elimi attığımda kapı hızla geriye çekilerek açıldı ve Ege ile burun buruna geldim. Elindeki tableti göstererek konuştu.

"Nisa'ya tavsiye ettiğim bir belgesel vardı. Onu izletecektim." Hafiften gülümsedim. Kendinden fazlası ile emin tavırlarına defalarca şahit olduğum Ege şu an karşımda alışık olmadığım bir mahçubiyette duruyordu. O an cebimdeki müzik çaları Selin'e bırakmadığımı hatırladım ve bende peşine takıldım. Beni yanında görünce bir şaşırdı.

"Hayırdır?" diye sorduğunda konuşmak yerine elime aldığım müzik çaları gösterdim. Biraz rahatsız olmuş gibiydi. Artık nedense? Aslında aklıma gelen bir şey var ama... Neyse konumuz şu an bu değil! Kızlarla odalarımız birbirini takip eden numaralardı ama gelin görün ki bizi birbirimizden ayıran koca bir koridor vardı. Sahi bu butik otellerin daha küçük olması gerekmiyor muydu? Ege birden hızlanıp yanımdan ayrılınca arkasından baktım. 'O çocuk', Selin ile konuşuyordu. Benim Selin'im ile... Kendimi buna hazırladığımı sanıyordum ama vücudumun titremesine bakacak olursak durum hiç de öyle değilmiş!

"Selin, seni burada yeniden görmek..." Donuk bakışları ile gözlerini dikmiş Selin'e bakıyor olması bile beni çileden çıkarmaya yetmişti. Ege anında çocuğun yanında bitti ve sertçe koluna yapıştı.

"Melih! Şu an burada ne aradığını söyler misin?" Dişlerinin arasından tıslar gibi çıkmıştı sesi. Gözlerim anında Selin'e kaydı. Teni bembeyazdı, buz tutmuşçasına hareketsiz duruyordu. Hatırlıyor olabilir miydi acaba?

"Sen ne aradığımı gayet iyi biliyorsun Ege!" dedi çocuk. Gözleri hala Selin'in üzerindeydi. Yanına giderek buz gibi elini avuçlarımın içine aldım. Dönüp bana baktığında gözlerinde keder ve panik vardı. Güç almışçasına elimi sıktı.

"Üzgünüm ama ben, ben seni hatırlayamıyorum." Hepimiz Selin'e bakmıştık. Sanırım  tam da bu anda konuşmasını beklemiyorduk. Ona daha da yaklaştım. Benim hareketim ile eş zamanlı olarak çocuk da bir adım atmaya yeltenmişti ki Ege kolunu iyice sıkarak onu durdurdu. Sinirlerine zorluk ile hakim olduğunu görebiliyordum.

"Seni uyardım Melih! Tüm konuştuklarımıza rağmen tek başına Selin'e yaklaşmaya çalışman doğru olmadı. Akşamüzeri buluşup konuşacağız demiştik!" Sesi bir üst perdeden çıkmaya başlayınca Selin'i yanıma çekip yürümeye başladım. Onu şimdi buradan uzaklaştırmam gerekiyordu. Melih denen çocuk dengesiz bir tipti ve Selin'in olanları bu şekilde öğrenmesini istemiyordum. Bana karşı gelmedi. Sessizce yan yana yürüyorduk. Amacım sakin bir yerde konuşabilmekti. Onu biraz olsun rahatlatmalıydım. Merdivenlerden inip otelin bahçesine çıktık. Temiz hava ona iyi gelecekti.

"Burak, sanırım ben daha fazla yürüyemeyeceğim..." dedi. Arka bahçedeki banklara yöneldim öyle deyince. Yan yana sessizce oturduk. Önüne bakıyordu. Parmaklarımı sıktığının farkında bile değildi. Sesimi çıkarmadım. Önem verdiğim tek şey onun iyi olmasıydı. Onun iyi olmasının yanında benim canımın acıması umrumda bile değildi. Yeter ki güzel yüzlüm iyi olsun.

"Rüyamda görüyorum, bir süredir... Önceleri sadece sesleri vardı. Deniz kıyısını, iskeleyi, esen rüzgarı bile hissettim çoğu kez. Sonra ilaç içmeyi bırakınca yüzler belirmeye başladı. O çocuğu gördüm Burak. Benimle konuşmaya çalışan o çocuğu rüyamda gördüm! Yüzü çok netti. Bugün anladım ki gördüklerim gerçekmiş." Başını kaldırıp gözlerimin içine bakarken damlaların süzülmesine izin verdi. Durdurmadım onu, istedim ki ağlasın. Ağlasın ve rahatlasın. Ne olursa olsun hiçbir şeyi içine atmasın.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Where stories live. Discover now