S-Bölüm 56

726 49 0
                                    

Selin

Güneş ışığının kavurucu sıcağı tenimi yakıp geçerken sımsıkı yumduğum gözlerimi aralamaya çalıştım. Üzerlerinde tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Belki de onları içmemeliydim diye düşündüm. Ama sonuncuyu içeli yarım saat olmuştu ve ne yazık ki insan yaptığı bir eylemi geriye alamıyordu. Dünya etrafımda, hareket etmeyi denediğim an var gücüyle dönmeye başladı.

Buraya gelirken babamdan izin almadığını hatırladım.
Şimdi karşımda olsa ne yapardım? Kendi kendime histerik bir kahkaha attım.
Sanki izin istesem verecekmiş gibi... Acaba yokluğumu ne zaman fark edecekler?

"Hey fıstık tutsana!" Göbeğime çarpıp kayarak kuma düşen frizbiye baktım. Sahi, Ben güneş kremi sürmüş nüydüm?

"Yine koptun sen, hayır yani o kadar da dedim sana, kaldıramayacaksan üst üste almayacaksın." Beni şakayla karışık ayıplayan tanıdık sesin sahibine çevirdim gözlerimi. Kumral çocuk el kol hareketleri yaparak konuşuyordu. Tüm dikkatimi ona vermiştim. Sesi tanıdıktı ama...

"Anladık beğeniyorsun beni ama bu kadar da belli etme be fıstık." Burnumun dibine kadar girdiğinden miydi bu hissettiğim rahatsızlık yoksa gerçekten mideme kramplar mı giriyor?

"Ama itiraf etmeliyim dün gece o parayı benim yerime vermeseydin başım cidden beladaydı." Yanağımdan aldığı makasla içimdeki rahatsızlık duygusu tüm benliğimi kaplarken düşündüm; ben neden bu çocuğun yerine para vermiş olabilirim ki? Biz 'o kadar' samimi miyiz?

"Hey! Merak ediyorum da acaba denize girmeyi düşünüyor musunuz yoksa bütün gün böyle birbirinize kur mu yapacaksınız?" Suya dalmadan önce bize bağırıp el sallayan kıza baktım. O da, yanımdaki çocuk gibi kumraldı ve çok güzel bronzlaşmıştı. Gözlerimi ondan alamıyordum. İskeleye doğru yüzüp yine bize doğru döndü.

"Hadi ama! Buraya kum eşelemeye gelmediniz herhalde." İskelenin üzerinde duran çıkardığı kıyafetlere bakıyordu. Ayağa kalktığımı görünce suyun içinde zıplamaya başladı.

"Selin! Selin hadi gelsene." Oraya doğru yürümeye başladım. Onu tanıyor muydum? Hayır ama az önce benimle konuşan kumral çocuğa çok benziyordu. Neredeyse birbirlerinden ayırt edemeyecek kadar çok... Beni beklemek yerine tekrar suya dalmayı tercih etmişti.

Nedenini anlamadığım bir şekilde oraya çekiliyordum. Rüzgar ılık ılık ve çok güzel esiyordu. Yüzüme vuran güneş ışığı önümü görmeme engel oldu. Sendeleyip düştüm. İskelenin tahtalarına sürten dizlerimin acısı canımı çok yakıyordu. Elimle onları yokladım, neyse ki kanamıyorlardı.
Tam önümde duran şorta ve t-shirt'e baktım. Üzerine kelebekli bir bileklik bırakılmıştı. Bilekliğin üzerinde yazan ismi okuyacağım esnada kızın sesini duydum.

"Selin, Selin bana yardım et!!!" Suya batıp çıkıyordu. Sağ eli havadaydı. Olduğum yere çivilenmiş gibiydim. Kumsala, kumral çocuğun olduğu yere baktım. Orada değildi.

Her şey bir anda oldu! 
Genzimi yakan tuzlu su ciğerlerime dolarken nefes alamadım. Çırpınarak yüzeye çıkmaya çalışıyordum ama birisi beni dibe çekiyor gibiydi. Nefesim iyice kesilirken kendimi suyun derinliklerine bıraktım.

Gözümü panikle açtığımda odamda yatağımdaydım.
Tavana bakarken öyle hissizdim ki...
O zamanıma ait en ayrıntılı rüyamı gördüğümü anlamam birkaç saniyemi aldı. O kızı ve o çocuğu tanıyor muydum? Tanımasam neden orada yanlarında olayım? Ama madem onları tanıyorum o zaman neden isimlerini bilmiyorum ya da başka şeyleri hatırlayamıyorum?

Kafam yine karışmaya başlamıştı. Ellerimi, gözlerimi ovalamak için kaldırmak isteyince onu gördüm. Uyku sersemi 'doğru mu görüyorum acaba' diye yerimde doğruldum. Burak tüm masumiyetiyle elimi avuçlarının arasına almış, başını yatağımın kenarına dayamış bir vaziyette uyuyordu... Sanki elimi bıraksa bir daha tutamayacakmış gibi... Acaba rüya içinde başka bir rüyaya mı geçtim?

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Where stories live. Discover now