S-Bölüm 27

1.9K 184 45
                                    

Selin

Beynim olanları algılamaya çalışırken kalbimin ışık hızıyla atıyor olması bana hiç yardımcı olmuyordu. Ne yapacağımı bilemezken sanki bedenim benden bağımsız hareket etti.
Çünkü şuan Burak'a sarılıp o huzur veren kokusunu içime çekiyor olmamın başka bir izahı olamaz. O da kollarını sıkıca sardı bana.

"Hissettiğinin aksine yalnız değilsin Selin. Ben varım, ben hep senin yanındayım." demesiyle hızla başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Dudaklarımdan dökülenlere hakim olamadım.

"Yine rüyada mıyım?" Gözlerim dolu dolu sormuştum. Ciddi yüzü sorumla yumuşadı, hatta ağzı kulaklarına vardı bile diyebilirim.

"Sen beni rüyanda mı görüyorsun?" Gözlerim kocaman oldu. Ağzımdan çıkanların yeni farkına varıyordum. Omzuna yumruk attım.

"Gıcık! Utandırmasana... Hem yok öyle bir şey..." Kahkahası gittikçe arttı.

"Tamam, sen ne diyorsan öyledir fıstık." Çalan telefonumun sesi yankılandı. Eyvah annem arıyor!!! Off, tabii ya geç kaldım... Ne diyeceğim ben şimdi?! Sakin Selin sakin kızım.

"Efendim anne. Yoldayım geliyorum, Nisa ile okuldaydık. Kütüphanede çalışırken dalmışız. Tamam, tamam anne." Telefonun kapanmasıyla derin bir nefes aldım da ben şimdi eve nasıl gideceğim?

"Yanlış anlamadıysam eve geç kaldın ufaklık." Yine o bilmiş halini takınmıştı.

"Aferin sana, madalya ister misin?" dediğimde gülmeye başladı.

"Hmm stres anında sinirleniyormuş gizemli kızım. İstersen seni on dakikada eve bırakabilirim..?" On dakikada mı? Bunu nasıl gerçekleştireceksin acaba bay çok bilmiş? Yoksa..?

"Senin araban mı var?" diye sordum hayretle. Bu kadar şeyden sonra arabası olduğunu görsem yadırgamazdım. Malum, beni şaşırtmakta üstüne yok.

"Araba...? Yok fıstık, ben iki tekerli şeyleri seviyorum." İki teker...? Ay yoksa bu çocuk motor mu kullanıyor? Bilmem, pek öyle bir tipe de benzemiyor ama...

"Tamam, kabul" dedim merakla karışık zorunluluktan. Beraber lunaparkın çıkışına yürüdüğümüzde gözlerim motor aradı. Burak önden gitti ve park ettiği yerde gözlerime inanamadığım şeyin kilidini çözdü. O şey ne mi? Bir bisiklet. Dayanamadım.

"Ee ben bunun neresine bineceğim acaba?"Bisiklete oturup eliyle işaret etti.

"Buraya ufaklık, önüme." Yok canım, kafa buluyor herhalde benimle. Ne o canım eski Türk filmleri sahnesi gibi!

"Şaka yapıyorsun herhalde, ben asla ona binmem" dedim alayla.

"Büyük konuşma. Hadi otur. Hem pek bir seçeneğin de yok, haksız mıyım?" demesiyle somurtarak gösterdiği yere yandan oturdum. Bisikletin pedallarını çevirmesiyle kalbimin çıkacakmış gibi atmaya başlaması bir oldu. Kulağıma eğilip fısıldadı.

"Asla, asla deme ufaklık." Yol boyunca sessizdik ve dediği gibi kısa sürede beni eve getirmişti. Bisikletten atladım. Ona ne diyeceğimi, nasıl vedalaşacağımı bilmiyordum.

"Hadi daha fazla gecikme" dedi saatine bakıp.

"Şey, teşekkür ederim" dedim ve yürümeye başladım. Arkamdan baktığını hissedebiliyordum. Birden içimden geldi, hızlıca geri dönüp yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Bir şey demesine izin vermeden koşarak kapıya geldim ve anahtarımla açıp içeri girdim.

"Ben geldim." Hala günün etkisi altında olmamdan hafifçe sırıtıyordum galiba. Yani annemi görene kadar. Gülümsemem yüzümde donup kaldı çünkü.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Where stories live. Discover now