S-Bölüm 53

856 54 4
                                    

Ada

İçimde korkuyu ve heyecanı aynı anda hissederken Kuzey'i izlemek çok garipti. Belki defalarca onu dövüşürken hayal etmiştim ama itiraf etmeliyim ki bu kadar gözü kara ve erkeksi görünebileceği aklımın ucundan geçmemişti. Burak kadar teknik ve kontrollü bir stili olmasa da çok kuvvetliydi. Rakibine sayıca çok hamle yapmıyordu ama ne zaman yumruğunu indirse onu sersemletiyordu. Allah vergisi diye düşündüm... Ben böyle yoğunlaşmış bakarken Arif ağabeyin boğuk kıkırtısını duydum ve anında sağ eli çenemin altından başımı yukarı itti.

"Ağzını diyorum biraz kapatsan... Çok belli ediyorsun. Ama sen şimdi kabul etmezsin de..." Söylediğini duyar duymaz başımı ona çevirip görsün diye gözlerimi devirdim. Bak bak bak, çok belli ediyormuşum! Yaşım ilerledi sağlıklı düşünemiyorum demiyor da! Allah'ım kimi kandırıyorum, etkilenmeyi bırakın Kuzey şu halinde bana ne dese yapacak durumdayım şu an.
Hem de hiç düşünmeden... Yani 'gel şu adamın hakkından beraber gelelim' dese tüm varlığımı ortaya koyardım herhalde. Of ya, ne saçmalıyorum ben?

"Gerizekalı!" Nisadan geldiğini anladığım ses beni düşüncelerimden uzaklaştırınca tekrar ringe baktım. O uyuz çocuk, salak bir gülümseme ile etrafa bakarken Kuzey boylu boyunca yerde uzanıyordu. Birden ayağa kalktım. Niyetim ringe kadar gitmekti.

"Saçmalama Ada! Otur oturduğun yerde!" Arif ağabey bana sert çıkmıştı ama kendisi de çoktan ayağa fırlamıştı ve hedefe gitmeye şartlanan bir ok misali tetikteydi. Hakem ondan geriye saymaya başladığında ellerimin titremeye başladığını fark ettim. Lanet olası krizim şimdi gelmemeliydi... Burada, bu kadar insanın içinde olmaz!

"Sakin ol fıstık, bak biz hepimiz buradayız. Hem Kuzey kuvvetlidir ve şaşırtmayı sever. İçin rahat olsun tamam mı?" Kuzey, Selin'i duymuş gibi ağır çekimde ayağa kalktığında ciğerlerime derin bir nefes gönderdim. Bu sırada Selin elimden tutmuş şefkat dolu gözleri ve içten gülümsemesi ile bana bakıyordu. Sanırım Burak'ın ona neden aşık olduğunu anlayabiliyordum. Farkındalar mıydı bilmiyorum ama birbirlerine çok benziyorlardı. Aynı içtenlikle çantasından bir şişe su çıkarıp bana uzattığında ona minnetle baktım.

"İlacın yanındaysa bununla içebilirsin." Sözünü ikiletmeden su şişeni alıp ilacı içtim. Gözlerimi bir an olsun ringden ayıramıyordum. Maç iyice kızışırken hiç beklemediğim o sesi duydum.

"Hadi sarı! Daha iyisini yapabilirsin biliyorsun!" Ege tüm gücü ile bağırırken gerçekten Kuzey'i destekleyip desteklemediğini merak ettim. Muhtemelen çoğu zaman yaptığı gibi ortama göre hareket ediyordu. Ne ilgi görüyorsa ona odaklan! Klasik Ege mantığı işte...

Dövüş iyice hızlanmaya başlamıştı. Birbirlerine o kadar seri hamleler yapıyorlardı ki yumruklardan hangisi daha çok etkileniyordu kestiremiyordum. Kuzey'in iyice hırslandığını görebiliyordum. Hatta bu mesafeden kulaklarının ne kadar kızardığını da... İlaç sinir sistemimi yatıştırsa da kalbimin atışına bir etkisi olmamıştı. Bana saatler kadar uzun gelen bir sürenin ardından şükürler olsun ki Kuzey son darbeyi indirip rakibini yere serdi. Hakem Kuzey'in elini havaya kaldırdığında tam rahatladım diyecekken ringe fırlayıp Kuzey'e saldıran adamları görünce neye uğradığımı şaşırdım!

Arif ağabey ve Ege anında birbirleri ile işaretleşip ringe doğru koşarken ne yapacağımı bilemedim. Selin ve Nisa da benim gibi donup kalmışlardı.

"Ada iyi misin? Otur istersen." Nisa omzumdan tutup beni koltuğa oturturken şaşkınlığım biraz daha artmıştı. Bu da neydi böyle? Bugün 'Dünya Ada'yı Şaşırtma Günü' falan ilan edilmişti de benim mi haberim yoktu acaba?

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Where stories live. Discover now