özel bölüm

866 86 39
                                    

Ilık bir akşam sabahıydı.

Hafif meltemle kıpırdaşıyordu yapraklar ve pencerenin önündeki, askıya dikili rüzgar gülü tatlı bir ıslık sesi çıkarıyordu.

Başta karabasan çöktü zannettim, itiraf ediyorum.

Kim Yugyeom'ın koca baldırı müsait bir yerlerimi uyuşturduğundan olsa gerek. Önümde bekleyen zorlu kaldırma sürecini anımsayınca iç çektim dertlice.

Bacağını tepikledim. Bu koca adam kilo almaya başlamıştı, yatağa sığamayacağımızdan korkuyordum artık.

Gerçi daha fazla sarılacak alan olmasından şikayetçi sayılmazdım.

"Ulan it oğlu it!" Bir de Jinyoung hyung'ım vardı, tabii. İki dakika rahat etmişim hemen batmıştı bir yerlerine orospunun.

"Hoseok dün gece tuvalette kilitli kalmış."

Homurdanarak kolunu göğsüme savuran Yugyeom'a minikçe küfrettim.

"Hmm..." Eli aşağılara kayıyordu. İşin sonu iyi değildi ama ben biliyordum yani.

"Dün evde miydi ki?"

Jinyoung hyung gözlerini yumup dudaklarını birleştirdi ve birkaç saniye öyle kaldı. Titreyen ellerini yumruk yaparak açtı o kurban olduğum gözlerini.

"Evdeymiş demek ki." Dertlendi iyice bunu söylerken.

"Kapıyı açtığımda sessizce, hiç bir şey söylemeden tuvaletten çıktı ve ayakkabılarını giymeden koşturarak uzaklaştı." İçim ürpermişti vallahi.

Odadan çıkarken, gıdımın çıkmasını umursamadan başımı ileri kaldırmaya çalıştım ve ayağındaki panduflara bir bakış attım. Jinyoung hyung da bana bir bakış attı.

Tanrım sen konuyu biliyorsun.

"Lan kalk artık, götünün izi çıkacak çarşafta." Yugyeom homurdandı ve kaşlarını çattı. Pes etmeden doğruldum ve kucağına geçtim. Dizlerim iki yanındaydı, çok güzeldim.

Yugyeom piçi bana ilgi göstermiyordu ve beni hak etmiyordu, biliyordum. O sotelenmiş mantarın tekiydi.

Yüzünü inceledim bir süre. Dediğim gibi, Kim Yugyeom çok çirkindi. Ama ben onu, onun bu çirkinliğine rağmen hala seviyordum. Koca yürekliydim işte.

Şap, diye ses çıktı. Yugyeom malının yanağına tokadı geçiriverdim. Gözlerini kırpıştırdı ve panik halinde ellerini kaldırıp savruldu.

"Hehe..." Bulunduğumuz durumun arz ettiği tehlikenin farkına henüz yeni varıyordum.
"Sen öyle şirin şirin uyurken tutamadım kendimi, ne yapayım."

Kafasını doğrultarak birkaç saniye anlamsızca bana baktı, kaşları harbi çatıktı. Haşin semem benim, içimden geçirdim.

Birkaç tokat daha yedi gariban kalkmadan önce. Sonra telafi etmek istercesine öptüm her yerini. Boynuna sırnaştım ve Jinyoung hyung içeriye federal gibi dalana dek, bir an için mutlu oldum.

Terliği tam götüme yedikten sonra kıçım tutuştu tabi, dedim ben en iyisi kalkayım yoksa Yugyeom'ın kıymetliyi de kaybedeceğiz.

Soo babam ile diğer gereksiz adam geldi kahvaltıya. Sulu sulu öpücükleriyle sabah sabah keyfimi kaçırdılar ancak coco-cops getirmişlerdi, bende kafa atmaya kıyamadım.

SaudadeWhere stories live. Discover now