geleceği varsa göreceği de var

2.2K 264 192
                                    

Kim Yugyeom iki gün sonra, proje buluşması aracılığıyla; kaynaşmaya karar verdiğimiz Taeyang'la buluştuğumuz restoranttaki kızlar tuvaletine, torpil atmıştı.

Koskocaman altı yıl sonrasında neden böyle bir giriş yapmıştı bilmiyordum ama karakolu boylamıştı işte. O lanet yüzünü görmüştüm. Onu katiyen özlememiştim ve onu görmek bana bir şey ifade etmemişti.

Etmemişti işte.

Hormonlarım gayet yerindeydi ve bebeksi suratının gelişip sexy bir hal aldığını tek düşünenin ben olmadığımdan da emindim. Vücudu daha yapılı gözüküyordu ve boyunun atmasına hiç şaşırmamıştım.

Sevgili kalbim, lütfen lanet düşüncelerimi etkilemeyi kes. Senin işin yalnıca kan pompalamak. Teşekkür ederim.

Şok içerisinde erkekler tuvaletinden çıkan Taeyang, çalışmamız için beni evine götürmüştü. Ağlamam gereken konular olduğu için ertelemeye çalışmıştım ancak nafileydi.

Geri dönmüş olması, sözde ailesinin yanında yaşayacak olması anlamına gelirdi. Lise sondaydık ve neden transfer olduğuna anlam verememiştim.

Aynı okulda olacağımız düşüncesi karnımı kıstırıyordu.

''Odaklanamıyorsun.'' Elini gözlerimin önünde sallarken konuştu ve endişeyle bana baktı.

''Sorun ne, Bam-ah?''

Birçok sorun vardı. Mesela Taeyang'ın pantolonundaki şişlik ve sırtıma attığı kolunu sıkı tutup, eliyle omuzumu okşaması.

Adamın ırzıma geçirmek istediği belliydi.

''Ben... gitsem iyi olur. Jinyoung Hyung merak eder.'' Zoraki gülümsememe ifadesizce bakıp onayladı.

''Yarın görüşürüz Bambam.''

Hayır, yarın kesinlikle onunla görüşmeyecektim.

''Tabii.'' mırıldandım.

Paltomu alıp kendimi zar zor evden attım ve telefonumu çıkardım. Jinyoung Hyung'ı ararken otobüs durağına yürüyordum. Cevap vermediği için ofladım ve bir hışımla yerdeki küçük taşa vurdum. Karanlıktı ve otobüsü beklemek istemiyordum. En azından Jinyoung Hyung camdan baksa daha güvende hissederdim.

Gördüğüm, binmem gereken otobüsle ise; aramda az bir mesafe kalan durağa koştum ve kendimi içeri attım.

Otobüs, bomboştu.

Şoföre yandan bir bakış attım ve beklemesini söyledim. Otobüsten indikten sonra plakayı çekip Jinyoung Hyung'a attım.

Kaçırılırsam falan, en azından ölü bedenimi bulurlardı. Çünkü by devirde her türlü insan vardı, ölü bedenimin pis işler için kullanılmasınıysa istemezdim.

Tekrar bindiğimde şoför ajusshi'nin göz devirdiğini gördüm ve arkaya geçmeden önce omzunu patpatladım. "Üzülme Ajusshi, hayatın gerçekleri bunlar. Bende senin tonton bir insan olduğuna inanmak isterdim."

Ben yalnızca güvenliğim için tedbir almıştım.

Şey ayrıca, bir insanın gerçek yüzünü görmek istiyorsanız onu yavaş bir internet ile baş başa bırakmalısınız. Hiç sinirlenmiyorsa normal değildir.

Zaten bu bilgi de, küçük aklımdaki diğer bilgiler gibi hiçbir halta yaramayacaktı.

Arkaya geçip oturduğumda adama bir bakış attım. Sabır dileyip arabayı çalıştırdığında kafamı cama yasladım ve gözlerimi yumdum. Pes etmiştim. Çok yorgundum ve kaçırılıp kaçırılmamam umurumda bile değildi.

Tam uykuya dalacakken otobüsün durduğunu hissettim. Tekrar çalışmaya başladığında gözlerimi açtım ve etrafa bakındım.

Otobüse 2 kişi daha binip önlere oturmuştu,

Benim acilen buradan çıkmam lazımdı.

Haberi var mıydı bilmiyordum ama Kim Yugyeom, 4 koltuk önümde oturuyordu. Ve ikimizden birinin hemen siktir olup gitmesi gerekiyordu çünkü ben onunla konuşmaya hazır değildim. Durduğumuz ilk durakta arkamdaki kapıdan atladım ve ters yöne koşmaya başladım.

Koşarken "Siktir siktir siktir siktir.." diye sayısız defa küfrediyordum ve ölesiye korkuyordum.

Kim Yugyeom, bana sinirliydi.

Ve arkamdan geldiğini biliyordum.

Geleceği varsa göreceği de vardı.

SaudadeWhere stories live. Discover now