üstüne salarız

1.1K 142 43
                                    

Su Samuru cyj:
Tae Jae aile buluşması mı ne düzenliyor pezevenk.
Jaebum katılacak, sonlandırmak için. Haberin olsun dedim.

Pekala.

"Yugyeom-ah!" Banyodan gelen su seslerinin kesildiğini fark ettiğimde kapıya doğru dönüp seslendim.

Cevap gelmeyince dudağımı büzüştürerek kapıya ilerledim.

İntihar etmiş olabilir miydi? Beni kan tutardı. İnşallah hap falan içmiştir diye geçirdim içimden.

"Hayatım, yaşıyor musun?"

Kulağımı kapıya dayayarak sordum ve oluşan sessizlikle baş başa kaldım. Geri çekilip kapıyı kırmaya hazırlanıyordum ki şükürler olsun, Yugyeom kapıyı açtı. Yoksa her bir tarafım kırılıyordu.

"Ne oldu?" Beline sardığı havluyu tutuyor, çıplak göğsünden akan su damlalarını saç havlusuyla kuruluyordu. "Bornozun yok mu senin?" diye sordum.

Ev de küçüktü zaten. Yugyeom'ımın böyle bir evde kalmasına müsade etmeyecektim. Belki Jinyoung hyung kirayı üçe bölmek isteyebilirdi.

"Yıkamıştım, balkona astım." dedi.

Anlayışla kafamı salladım, yavaşça. Beyaz vücuduna bakmamaya çalışıyordum yoksa Yugyeom'ı elimden kimse alamazdı. Çocuğu ilk günden korkutup da kaçırmak istemiyordum.

"Seninle bir şey konuşmalıyım." dedim sakince.

"Peki."

"Şey... sen Jaebum hyung'ı tanıyor musun?"

Aptalmışım gibi baktı bir süre.
"Tanıyorum elbette." Gözlerim söylediğiyle büyürken içimden Youngjae'ye saydırıyordum. Oysa ki ben Hyung'ı tanımadığını düşünmüştüm.

"Kardeşsiniz siz."

"..."

"Böyle çok ani oldu ya... pardon, kalbine falan inmedi değil mi?" Endişeyle sordum bunu. Ölürse canım yanardı çünkü.

"Biliyorum." dedi.

"..."

Bana bu garip durumu yaşattığı için Im Youngjae'yi asla affetmeyecektim - Jaebum hyung ile Youngjae yakın bir zamanda nişanlanmışlardı. Şimdiden soyadı alıştırmaları yapıyorduk ancak Youngjae, Jaebum hyung'ın Choi Jaebum olması konusunda ısrarcıydı. Bu zamanda da ukeler çok şımarıyorlardı, cidden.

"Ben biliyorum elbette, peki sen nereden biliyorsun?" Şüphe içeren bir bakış attı ve kollarını çıplak göğsünde kovuşturdu. Fena hoşluğu vardı.

"Ee... şeyden ya..." geveledim ve geveledim.

Ona sormayıp, arkasından konuştuğum için sinirlenebileceğini düşünmüştüm başta ve anlaşılan haklıymışım.

"BOŞVER AYOL BUNLARI GEL BİZ SEVİŞELİM!" Yugyeom daha ne olduğunu anlayamadan altındaki havluyu çekip fırlattım ve üzerine atladım. Yugyeom kafasını banyodaki komidinin köşesine çarptı ve sanırım... poposunu kırdı. Olsun, ödeşmiş olurduk.

"SİKTİM SENİ BAMBAM GEL BURAYA!" Sonra, 5 dakika boyunca beni kovaladı, çıplak. Söylemeliydim ki Yugyeom piliç gibiydi! Seksiliğinden kafamı kaçarken birkaç yere çarptım ama  ben acıya dayanıklıydım. Jinyoung annem beni acı hayata hazırlamıştı bile. Evin küçük bahçesine çıktığımda Yugyeom peşimden gelmeye devam ediyordu. Yan baçede çimleri sulayan adam, ağzındaki donut'ı yere düşürdü ve panikle hortumu havaya fırlatarak evine kaçtı. Bunu fırsat bilerek aradaki kısa çitleri atladım ve karşı bahçedeki Yugyeom'a yeşil su hortumunu doğrulttum. Ellerini teslim olmak için havaya kaldırdı.

"Dur!" bağırdı. "Ne istersen yaparım. Minhyuk amca onu fantezi için kullanıyordu. Yemin ederim!"

Yüzüme tiksinç bir ifade yerleşti ve anında düşürdüm hortumu.

Bu zamanda da yaşlı amcaların garip arzuları oluyordu.

Yugyeom kolumdan tuttuğu gibi eve geri sürükledi ve beni odasına sokup kapıyı içeriden kilitledi. Anahtarı aldı ve üstünü giyene kadar beklememi söyledi bana.

Her yerini görmüştüm zaten. Gerek yoktu aptal kumaşlara ama medeni insanlar kıyafet giyerdi. Hyung'ım bana öğretmişti bunu.

"Yorulduğum için fazla uğraşmayacağım. Sökül." havalı bir imaj çiziyordu gözümde iyice, dayanamayıp geçirecektim tokadı. Öpmek demiş görürdü sanki.

Yatak başlığına yaslandı ve derin bir nefes vererek gözlerini yumdu. Aynı şekilde yanına yerleştim ve hala yaşıyor olduğum için mutlu olduğumu biliyordum.

"Annen, ve Tae Jae hakkında olanları biliyorum. Youngjae anlattı." Yüz ifadesini yatağın karşısındaki aynadan izlerken gülümsedim. Bu ayna eğlenceli olabilirdi. "Jaebum anlatmış ona da."

"Peki."

Bir süre sessizce oturduk. Yugyeom'un karnına koyduğu elini kavradım ve başparmağımla okşadım biraz.

"Yanındayım biliyorsun." Gözleri kapalı, gülümsedi hafif. "Kimseye ihtiyacın yok Kim Yugyeom. Ben sana yeterim."

"Popomu kırdığın için hala sinirliyim. Beni fırlatarak değil, yatakta kırabilirdin." Sonlarda mırıldanmıştım. Söyledikten sonra ise duymamış olmasını umdum. Çünkü mantıksız ötesiydi ama konuşmadan önce düşünmek uzak geliyordu.

"Asla hayır demem." Gözlerini açtı ve bana kafasını bana çevirdi. Yanaklarıma çekilen kanla kendimi gülümsemeye zorlamıştım.

"Madem hep yanımdasın..." ekledi ardından.

"Benimle aile yemeğine gel."

İşte o da mantıksız bir şey söylemişti. Bu yüzden hoşuma gitmişti ama. "Dönüşte dondurma ısmarla. Karamelli ve sakızlı."

Onayladı. Biraz endişeliydi. En son dondurma yediğimde dondurmacıya veresiye yazdırmıştık. Rezillikti.

Aklıma gelen fikirle kocaman sırıttım. "Jinyoung hyung'ı da alalım. Bizi sinirlendirirlerse onu Tae Jae'nin üstüne salarız."

Hiçbir Marvel filminde bu maceraya tanıklık edemezdiniz.

SaudadeWhere stories live. Discover now