Bölüm 28 BULUTLAR

En başından başla
                                    

"İğrençleşme," dedim tıslayarak.

Güldü. Sonra da orta parmağıyla bulutları işaret etti. Ben de onun gibi yukarı baktım. "Aslında hiç zor değil Rose. Kendini bulutların ardında hisset. Elinde bir ip var ve o ipi kendine doğru çekiyorsun. İpi çektikçe bulutlarda sana doğru çekiliyor."

Bu delice düşüncenin etkisinde bakışlarımı bir türlü bulutlardan alamadım. En sonunda bana umutla bakan Carlox'a döndüm. "Bu delilik," dedim şaşkınca.

"Gözlerini kapat ve inan Rose. Bundan daha iyisini yapabilirsin."

Derin bir nefes aldım ve düşünmeye başladım. Bulutların üzerindeydim. Havada asılı duruyordum. İpler elimdeydi. Saçlarım fırtınada geriye doğru uçuşuyordu. Güçlüydüm hemde çok güçlü. Rüzgar emrime amadeydi. Kasırgalar savrulmak için iznimi bekliyordu. Henüz yağmur yağmamıştı çünkü buna izin vermemiştim. Çünkü yeryüzünde yeteri kadar aşık yoktu.

"Hadi Rose," diyen Carlox'un sesini duydum. Hala gözlerim kapalıydı. Etrafımda keskin bir sessizlik vardı. Herkesin beni beklediğini hissediyordum.

"Yeteri kadar aşık yok Carlox."

"Anlamadım?"

"Sorun değil, ben de anlamadım zaten," dedim gülümseyerek. Ve düşünceme konsantre oldum. Elimde sıkıca doladığım ipleri gerdim ve kendime doğru çektim. Çektim, çektim.

Yumuşak gibi görünen bulutlar bir türlü yerinden oynamadı.

"Yapamıyorum," diye sızlandım gözlerim kapalı.

"Yapacaksın," diyen Carlox'un sesini duydum.

"Yapmalıyım." Ama bunu içimden demiştim. Bu sefer fırtına tam arkamdan esti. Kaşlarımı çattım. Ters giden bir şeyler vardı. İpleri daha sıkı tuttum bu sefer. Pes etmeye niyetim yoktu. Tekrar çektim ama bir şey olmadı. Umutsuzca iplere baktım.

Bu sefer iplerin kendi kendine bana doğru çekildiğini fark ettim. Yanımda birini hissedince başımı korkarak sağ tarafa çevirdim.

Annemdi. Hiç bana bu kadar yakın olmamıştı. Hayretle suratına baktım.

"Ama sen..." dedim şaşkınca mırıldanarak. Daha fazla devam edememiştim.

Şiddetli rüzgar şimdi sadece ikimizin etrafında dönüyordu. Bana o güzel gülüşünü bahşetti. Bembeyaz dişleri bulutları bile gölgede bırakmıştı. Konuşmasa da bakışlarından ne demek istediğini anlıyordum.

Yapabilirsin...

Bende içimden cevapladım.

Haklısın anne. Yapabilirim.

İpleri çekmeye başladı. Bu sefer bende ona yardım ettim ve birlikte bulutları çekmeye başladık. Çektik, çektik, çektik...

Bulutlar bir sis topu olarak dibimize kadar geldi. Bizi içine aldı.

"Başardık anne!" diye bağırdım.

"Hayır, ben değil. Sen başardın."

Hiç bana cevap vereceğini düşünmemiştim. Genelde rüyalarımda benden kaçardı. Çok durmazdı yanımda. Şimdi benimle iletişim kuruyordu.

"Anne," dedim ona bakarak. Ama yanımda yoktu. İpleri bıraktım. Sisin içinde telaşla koşmaya başladım.

"Anne! Neredesin?" diye bağırdım panikle. Ama ne ses vardı ne de görüntü.

"Anne,"dedim ağlayarak. "Neredesin? Gel," dedim. Tekrar beş yaşında ki Rose olmuştum işte. Sisin içinde koşmaya başladım ama attığım her adımla başa dönüyordum sanki. Sonra anladım, o istemediği sürece onu bulamazdım.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin