"Olmaz!" diye bağırarak ayağa kalktım.

Buket ile ben? Kavga? Tartışma? Gıcık olma? Laf sokma? İdare edilebilir.

Anıl ile ben? Sapık sözler? Rahatsız hissetme? Ayaz'ın sinir krizleri? İdare edilebilir.

Ayaz ile Buket? Tehditler? Kavga? Tartışma? İdare edilebilir.

Ayaz ile Anıl? Cinayet!

Bir an her şey önemini yitirdi ve en tehlikeli şey Anıl ve Ayaz eşleşmesi haline geldi. Bu yüzden biraz sonra sunacağım teklif daha sonra beni pişman edecek olsa da tek düşündüğüm Anıl ve Ayaz'ı baş başa bırakmamak üzerine düşündüğüm bir yöntemdi.

"Hocam bence performans ödevi için iki kişilik gruplar çok mantıksız," dedim. "Bence dört kişilik gruplar olmalıyız, böylece daha ayrıntılı ödevler hazırlayabiliriz!"

Ayaz'a hiç bakmadım ama itiraz edeceğini düşünmüyordum. Onun sinir olduğu tek şey Anıl ile benim yalnız kalmam fikriydi.

"Hımm," dedi Serkan hoca. "O zaman ödevlerinizde fazla detay isterim... Herkes kabul ediyor mu?"

"Evet!" diye atıldım hemen kimse itiraz edemeden. Sınıfta yakınmalar ve itirazlar başladı ama Serkan Hoca benim fikrimin daha iyi olduğu konusunda çok çabuk ikna olarak herkesi susturdu ve iki kişilik grupları birleştirerek dörder kişilik gruplar haline getirdi. Ödev zorlaştığı ve ayrıntı eklendiği için memnundu.

Şimdi sınıfta herkes benden nefret ediyordu.

Muhteşem dörtlü ise; Ayaz, ben, Anıl ve Buket'ten oluşuyordu. Elbette.

Derse başlamadan önce hoca grupları ve ödevleri elindeki kağıtların üstünde hızlıca yeniden düzenlemeye başladı. Ayaz tüm bu olanlardan sonra bile hâlâ dalgın ve sıkıntılı olduğu için sabah arabaya bindiğim andan beri içimde oluşan endişe büyümeye başladı.

"Ayaz?" dedim sessizce. Gözünü dikip boş boş baktığı noktadan çekip bana çevirdi başını. "İyi misin sen? Bir sorun mu var?"

Birkaç saniye hiçbir şey söylemeden gözlerime baktı; sanki gözlerinin ardında biri çığlık atıp yardım dileniyor ama dudaklarından dışarı sesini duyuramıyor gibi baktı. Sonra gözlerini kaçırdı.

"Bir şey yok," diye yalan söyledi.

"Ayaz-" diye ısrar edeceğimde Serkan Hoca konuşmaya başladı.

"Ödev konularınızı panoya asıyorum teneffüste bakarsınız," dedi ve kağıdı panoya asıp derse başladı.

***

Teneffüs zili çalar çalmaz sınıfta herkes panonun önüne doluştu. Çınar da bizim gibi daha sonra bakmaya karar verip yanımıza geldi. Ayaz'a kısaca selam verdi ama Ayaz hiçbir tepki göstermedi.

"Ebru bugün de mi yok?" diye sorarak Çınar'ın dikkatini dağıttım sınıfa göz gezdirirken. Hayatım o kadar karışmıştı ki en yakın arkadaşıma bir mesaj bile atacak aklım kalmamıştı. Dün Çınar Ebru'nun hasta olduğunu söylemişti.

"Evet iyileşmemiş hâlâ," dedi Çınar. İçindeki merak ve sesine yansıyan üzüntüyü gizleyememişti. "Ciddi bir şeyim yok dedi gerçi ama..." deyip sessizleşti.

"Umarım yoktur," dedim ben de merak ederek. Bugün ben de aramalıydım. Gerçekten kötü bir arkadaştım.

"Dün babanın evine gidecektin neler oldu?" diye sordu sonra. Dün öğle arasında yemek yerken anlatmıştım bundan sonra babamın yanında yaşayacağımı. Zaten İngilizce dersinde yazışırken evden atıldığımı söylemiştim.

ZEHİR (1)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu