25. ~ KARAGÜL ~

36.2K 1.4K 319
                                    

Medya, Yüsra'nın Ömer'i çizdiği resim...

...................

" Ömer bey kan tahlillerinizi almamız lazım lütfen kolunuzu uzatın artık.  "

Yüksek seste çıkan naif kız sesinin uyguladığı şiddetli ses göz kapaklarımın açılmasına yol açmıştı ama ışık yüzünden kamaşan gözlerim tekrar eski sukûnetine geri dönmüştü.

" Olmaz!" Ömer'in sesine eşlik eden hemşirenin oflamayı andıran sesi sinirinin sınırını belirtiyordu sanki.

" Neden? " diye soran hemşirenin sesiyle konumumu hiçte bozmaya niyetli değildim. Kaç gündür uykusuz olan bedenim, bir kuş kadar hafifken bir o kadar da yorgundu, ve şuan ki Ömer'in kollarının arasında ki, bir hayli rahat olan bedenimin  yerini bozmaya hiç mi hiç niyeti yoktu.

" Yüsra, uyuyor kaldıramam kolumu. Sonra gel. "  diyen Ömer'in sesiyle belli belirsiz  gülümsedim. Üç saatir bu yüzden mi kolunu uzatmıyordu.

Tam sağ  kolunun üzerine başımı koymuştum ve kan tahlili alınması için Ömer'in beni uyandırması gerekiyordu.  Hemşire, nefesini sinirle verirken daha fazla kızı kızdırmamak için yeni uyanmış gibi hafif kıpırdayıp bedenimin yarısını kaldırdım yataktan.

Ömer'in yüzünde ki donuk kıvam, yeni uyanmış gözlerime dikilirken bir şey demeden kalktım tek kişilik rahatsız yataktan.

Odanın içinde  ki bonyoya girip işlerimi hallettikten sonra tekrar odaya girdiğimde Merve'nin sandalyede oturmuş bir şeyler konuştuğunu gördüm.

Yanlarına ilerlerken Merve'nin gözünden düşen yaşla olduğum yerde bir iki saniyelik kaldım sadece.

Ömer, hiç Merve'nin yüzüne bakmıyor, karnında birleştirdiği elleriyle tavana dikmişti gözlerini. Sanki Merve'nin varlığından rahatsız oluyor gibi bir hâli vardı.

Islak ellerimi peçeteyle kurutmak için dolaba doğru adım attığımda içeriye Kadir, Kerim, Zeliş, Dilan ve Meryem hanım girdi. Hepsinin odak noktası Ömer olmuş hemen soluğu Ömer'in yanında almışlardı.

" Buldunuz mu? " diye soran Ömer'le ne Kerim'den ses çıktı ne de Kadir'den. Ikisi de başlarını önlerine eğerken Ömer'in cevap bekleyen sesiyle Kerim, bir kaç adım öne gitti.

" Arıyoruz  abi. Yengeyi vurmaya kalkışan  adamı bulduk ama konuşmamak için  öldürdü kendini. " dediğinde derin bir sessizlik oluştu. Rauf'un Ömer'le öteden beri bir sıkıntısını olduğunu biliyordum ama sorunun ne olduğunu bir türlü öğrenememiştim.

" Devam edin." Diyen Ömer'le her ikiside başlarını sallayıp çıktı odadan. Aslında ikiside Ömer'in kuzenleriydi ama aralarında ki mesafe kuzenden ziyade potron işçi gibi oluyordu bazen.

" Nasıl  oldun ağabey?" Diyip elinde ki  küçük poşetle Ömer'in yanına giden Zeliş'in keyfine diyecek yoktu.

Ömer, cevap vermek yerine başını iyim der gibi sallayınca Zeliş, poşetin içinden bir tabak çıkartıp içinde ki börekleri Ömer'e yedirmeye çalıştı ama Ömer'in yemeye pek niyeti yok gibiydi. " Ya ağabey  sabaha kadar uyumadım, senin için börek  yaptım. Bari bir tadına bak." Diyince böreği Zeliş'in yapmış olmasına küçük çaplı bir şekilde güldüm.  Şüphesiz Zeliş, tek bir patates bile kızartamazdı. 

Ömer, zoraki bir şekilde, bir dilim böreği yer yemez öksürmeye başladı.  Zeliş'in umutla bakan gözleri birden solunca hemen oda baktı böreğin tadına. 

Her ikiside öksürmeye başlayınca gülmem ikiye katlandı. Bu ne özgüven di böyle. Tadına bakamadan ilk deneyimini yemeye sunması bana göre büyük riskti...

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin